8 Mart 2012 Perşembe

İş sağlıktan önce gelirse ...

Dünyaya fazla çalışmak dolayı birden bire ölme kavramını (Karōshi) kazandıran Japonya'da yapılan bir araştırmaya göre Japon erkek yöneticiler ve beyaz yakalı profesyoneller diğer alanlarda çalışan erkeklere göre çok daha erken yaşlarda vefat ediyorlar. Bunun en önemli nedeni de işlerini sağlıklarından daha çok önemsemeleri.

1980 - 2005 yılları arasında terki diyar eden Japon er kişilerinin ölüm dökümanları üzerinde yapılan araştırmaya göre yöneticilerin 60 yaşından önce ölme riski diğer meslek gruplarının tam 1.7 katı! 2000 yılı sonrasında kanser, kalp krizi veya inme sonucu ölümler diğer çalışanlar için azalsa da yöneticiler ve beyaz yakalılar için artmış!

Japonya'da genel sağlık sigortası olduğu için bu insanların doktora görünmelerini engelleyen tek sebep işleri gibi görünüyor. Bu insanlar hastalık belirtileri gösterseler bile doktora görünmediklerinden kanser gibi hastalıkların tedavisine ileri evrelerde başlıyorlar ve kurtulma şansları da az gibi görünüyor. Muhtemelen Japon yönetici ve beyaz yakalı profesyonellerin daha erken yaita ölmelerine başka bir sebep de kalp hastalığı, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıkların önemli sebeplerinden birine, harekersiz ve sporsuz bir yaşama sahip olmaları.

Japonya, fazla çalışma ve iş nedenli stres sonucu ani ölümlerin, bu ölüm türünün istatistiklerde ayrı bir kategori olarak yer alacağı kadar sık yaşandığı bir yer. Hatta Japon dilinde bunun için bir kelime bile var, Karōshi:
"çok çalışmaya bağlı ani ölüm" strese bağlı ani kalp krizi veya beyin kanaması şeklinde görünüyor. ilk vaka 1969 yılında japonyanın en büyük gazete dağıtım şirketinde çalışan 29 yaşındaki bir erkek çalışanda ani beyin kanaması olarak görülüyor. fakat 1980li yıllarda daha henüz orta yaşlarındaki üst düzey yöneticilerin peşi sıra, daha önceden hiçbir hastalık belirtisi göstermeden ani ölümlerine kadar kimse bunu çalışma ile ilişkilendirmiyor. 
Kaynak : Eksi Sozluk
Japonya'nın bu durumda olmasında çalışma kültürünün etkisi büyük. Japonlar çok çalışıyorlar ama sadece çok çalışkan olduklarında çok çalışmıyorlar, verimsiz çalıştıklarından çok çalışıyorlar. Aşağıdaki grafiklerden ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.

İlk grafik, 2010 yılında toplam çalışan başına toplam yıllık çalışılan saati gösteriyor. Buna göre eski Asya Kaplanları Singapur ve Kore çalışanları sene boyunca en çok çalışan insanlar. Japonya dördüncü. İkinci grafik ise çalışılan saat başı GDP grafiği. Gördüğünüz üzere çalışkanlıkta(!) diğer ülkelere nal toplatan Singapur, Kore ve Japonya iş o çalışılan saatlerin verimliliğine gelince nal topluyorlar!




7 Mart 2012 Çarşamba

Dukkha

Maalesef dilimizde, Pali kökenli bir kelime olan dukkhanın anlamını tüm derinliği ile ifade edebilecek bir kelime yok. Dilimize kabaca ıstırap olarak çevirebiliriz ama dukkha daha çok "kaygı", "tatminsizlik", "rahatsız edilmiş" anlamına yakındır. Kapsadığı anlamın derinliğini kaybetmemek adına dukkha kelimesini tercüme etmeden kullanmak daha doğrudur. Dukkha, bilinçli varlığın hoşlanmadığı halde başına gelen şeylerden, hoşlandığı şeylere sürekli sahip olamamaktan, ölümlülüğünden, sevdiklerinin ölümlülüğünden kısacası kendisinin ve çevresinin gelip geçiciliğinden duyduğu kaygı ve ıstırabı niteler.

Dukkha, budizmde Anicca (gelip geçicilik) ve Anatta (ego'nun / ben'in bir hayal olması) ile beraber "Varolmanın 3 Karakteristik Özelliği"nden biridir. Aslında dukkha bilinçli varlığın anicca ve anatta'ya verdiği tepkinin (kabullenememe, görmezden gelme) sonucudur.

Klasik öğretide 3 çeşit dukkha vardır:

Dukkha-dukkha (ıstırabın ıstırabı), fiziksel ve ruhsal acı, hastalık, yaşlılık, ölüm ve sevdiklerini kaybetmenin yası gibi akla ilk gelen ıstırapları kapsar.

Viparinama dukkha (değişimin ıstırabı) hiç durmadan devam eden değişim nedeniyle çekilen ıstıraptır, insanın beklentilerinin karşılanmaması, mutlu zamanların sonsuza kadar sürememesi gibi.

Anlaması diğer ikisine göre daha zor olan Sankhara dukkha (teşekkülün ıstırabı). Varoluşumuzdan ve egomuzdan kaynaklanan ıstırabı niteler.

"Doğum dukkhadır, yaşlanmak dukkhadır, ölüm dukkhadır, üzüntü, feryat, acı, çaresizlik dukkhadır, hoşlanılmayana/sevilmeyene yakın olmak dukkhadır, hoşlanılana/sevilene uzak olmak dukkhadır, istediğini alamamak dukkhadır. Kısaca beş bağımlı küme dukkhadır." - Buda



Dukkha budizmin özü olan dört soylu gerçeğin etrafında döndüğü kaynaktır, Buda kendi öğretisini şöyle açıklar:

"Ben sadece ve sadece dukkhayı ve ondan nasıl kurtulabileceğinizi öğretiyorum."

Arahant


Arahant, "değerli kimse" ya da "kusursuz kimse"; zihni ve kalbi "kirden" arınmış, zihni yeniden doğuş döngüsüne bağlayan zincirlerden kurtulmuş, bu nedenle bir daha doğmayacak kişi.

Arahant ile Buda arasında niteliksel bir fark yoktur, Buda Dharmanın unutulduğu dönemlerde kendi çabası ile Dharmaya ulaşan kişidir, arahant ise Buda Dharmayı tekrar bilinir hale getirdikten sonra bu yolu takip ederek "aydınlanan" kişidir.

Budizm'de bu kişilere brahman'da denir. Brahman aslen hint kast sisteminin en ayrıcalıklı kastına üye kişiler için kullanılan bir sıfat olsa da Budizm böyle bir ayrıcalığın sırf bir sınıfın, ırkın, kastın içine doğarak değil de ruhsal arınma ile elde edilebileceğini vurgulamak için kelimeyi arahantlar için de kullanır.


Karma (Kamma)

Karma doktrini Buda'nın temel öğretilerinden biridir. Karma'nın kelime anlamı "eylem", "hareket", "etki" demektir. Bir kişinin yapma, düşünme ve söyleme eylemlerinin hepsi karmadır. Ama Budizm'de karma "niyetli" eylemler için kullanılır.

"Niyet rahipler, karmadır. Kastederek yapmak, konuşmak, düşünmek karmadır." - Nibbedhika Sutta (Anguttara Nikaya 3.415)

Karma, ya bu hayatta ya da sonraki yeniden doğuşlarda görülebilecek bir tepkiye/sonuca neden olur, vipaka. Karma sonucu ortaya çıkan vipaka'nın niteliğini niyet belirler. Yani bilinçli varlık ne ekerse (karma) bu hayatında ya da gelecek hayatlarından birinde onu biçer (vipaka).

Buda insan eylemlerini iki gruba ayırır: iyi (niyetli) eylemler, kötü (niyetli) karma. İyi niyetli eylemler kişiye mutluluk getirirken, kötü niyetli eylemler kişiye mutsuzluk getirirler.

Budizm ile ilgili genel yanlış anlamalardan biri budizmin nihai amacının hep iyi/pozitif niyet ile hareket etmek olduğudur. Oysa bu budizmin amacı değil aracıdır, Buda nirvana'ya ancak insan alemi ve üstünde ulaşılabileceğini daha aşağı alemlerin nirvana'ya ulaşmak için elverişli olamayacak kadar dukkha dolu olduğunu söyler. Pozitif karma bilinçli varlığın yeniden insan alemine doğmasını sağlar. Ama budizmde nihai amaç pozitif ya da negatif herhangi bir niyet olmadan hareket etmektir. İnsanların aksine doğa niyet ile hareket etmez, buda ve arahantlar da öyle. Niyet "farkında olmayan" bilinçli varlıkların hareketlerini belirler, "farkında olan" ise niyet ile değil sadece "görerek" hareket eder.

Niyetsiz hareket, karma üretmez. Karma bilinçli varlığı samsaraya bağlayan güç olduğu için üretilmemesi bilinçli varlığın eldeki karmasını tüketecektir bu da samsaradan kopuşa ve nirvanaya gidiş anlamına gelir.

Buda karmanın kişinin sonradan doğacağı alemin temel belirleyici olduğunu dile getirmiştir. Negatif eylemler bilinçli varlığın cehennem, hayvanlar veya aç ruhlar aleminde doğmasına sebep olurlarken, pozitif eylemler bilinçli varlığın insanlar olarak ya da cennette doğmasını sağlar. Ayrıca insanlar aleminde yeniden doğan varlıkların geçmiş negatif eylemleri ve dolayısı ile negatif karması fakirlik, sakatlık gibi avantajsız ortamlara yeniden doğmasına neden olurken pozitif karması ise kişinin zengin, güzel, sağlıklı doğmasını sağlar.

Budist karma doktrini, diğer Asya dinlerindeki karma doktrinleri ile hemen hemen aynı anda Batı'ya girmiştir. Bununla beraber Batılıların karmayı bilinçsizce kendi dini geçmişlerinden gelen kavramlara (kader, günah, vs.) benzetme eğilimleri, karma ile ilgili 3 temel yanlış anlamaya neden olur:

1 - Karma sadece iyi veya kötü niyetli eylemi belirtir, eylemin sonucu ile ilgili herhangi bir referans içermez. Niyetli eylemin sonucu vipaka'dır (karma-vipaka).

2 - Birçok kişi şimdiki iyi veya kötü niyetli eylemlerinin bile sebebinin geçmiş hayatlarındaki karma olduğunu düşünür. Böyle bir yanlış anlama ise Budizmin kaderci bir din olduğu izlenimi uyandırır oysa kişinin niyetli eylemlerinde aslolan niyetin saflığı ve zihnin arılığıdır, geçmiş karma ikincil önemde olup meditasyon ile zihnini disipline eden bir kişi için pratik olarak etkisizleştirilebilir. Kısaca geçmiş karma etkili bir öğe olsa da karmik enerjide aslolan özgür iradedir.

3 - Karma, her durumda, niyetli eylemi yapan birey için vardır. Bir grubun, ulusun, vs. karması diye bir kavram yoktur (evet bazı Budist kaynaklarda bile böyle kitle karması tarzı şeyler göreceksiniz).

Budizm din midir, felsefe midir?


Budizm, din midir felsefe midir? Budizmin yaygın olduğu Uzak Asya’da ortalama bir budistin budizmi yaşayış şekline bakarsanız, onun için budizm’in din olduğu sonucu çıkarabilirsiniz. Budizmi sonradan benimseyen bir batılı ise budizmin dinden çok bir felsefe olduğunu söyleyecektir. Oysa bu soruya cevap vermeden önce “din” ve “felsefe” kavramları üzerine düşünmek gereklidir.

Felsefe, sözcük kökeni olarak Yunanca seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen "phileo" ve bilgi, bilgelik anlamına gelen "sophia" sözcüklerinden türeyen, terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplindir. Din ise, genellikle doğaüstü, kutsal ve ahlaki öğeler taşıyan, çeşitli ayin, uygulama, değer ve kurumlara sahip inançlar ve ibadetler bütünüdür. Din denilince de aklımıza Avrupa ve Ortadoğu’da yaygın olan tek tanrılı dinler ya da bu coğrafyaların geçmişindeki çok tanrılı dinler gelir.

Sorumuzun cevabını anlamak için göz önüne almamız gereken en önemli olgu, felsefe ile dinin insanlık tarihinin uzun geçmişi boyunca iç içe hatta aynı inanışlara denk gelmiş ve Avrupa’da yaşanan çeşitli düşünsel ve teknolojik gelişmelerle son 3-4 yüzyıl içinde içinde birbirinden ayrılmış ve felsefenin dinin içinde kalan mistizmden soyutlanmış olmasıdır. Oysa bu ayrışmanın Avrupa ve Avrupa kültürünün yoğun bir şekilde etkilediği coğrafyaların düşünce ve inanış geleneğinde ayrışmış olması, tüm inanış sistemlerinde ayrışmış olduğu anlamına gelmez.

Budizm, bu iki kavramında tam olarak ayrışmadığı ve her iki kavramın da tek tek karşılayamadığı inanışlara en büyük örneklerden biridir. Budizm tanrı, peygamber, ruh ve öteki dünya gibi doğa üstü inanışları içermediği için bizim anladığımız anlamda din ile tam olarak örtüşmez iken bir bilgelik arayışı olduğu için felsefeye yakın durur. Ama bunun yanında, başka doğaüstü kavramlar (karma, yeniden doğuş, nirvana) içerdiği ve çeşitli ritüellere sahip olduğu için din ile yakın bir noktada iken felsefeden uzaklaşır.

Kısacası budizm için “din midir, felsefe midir” sorusu sormak ve bu ayrımı yapmaya çalışmak çok anlamlı bir çaba değildir. Budizm, evrensel olarak tanımladığı bir soruna (dukkha), inançtan çok pratik eylemlere (dört soylu gerçek) dayanan bir çözümdür. Bir bilgelik arayışıdır ama bu arayışın içinde önemli doğa üstü kavramlara sahiptir.
4 Mart 2012 Pazar

Theravada Budizmi nedir?


Theravada, "Büyüklerin Doktrini" demektir. Kaynağını en eski Budist yazıtlarından alan bir budizm okuludur.

Buda, "Uyanmış Olan", hayatta iken öğretisini Dharma-vinaya (doktrin ve disiplin) olarak adlandırmış, bu öğretiyi koruması ve desteklemesi için bugün de devam eden manastır sistemini bizzat kendisi kurmuştur. Buda'nın ölümünden sonra Dharma yayılmaya başladıkça orjinal öğretinin değişik yorumları da ortaya çıkmaya başlar. Bu değişik okumalardan biri daha sonra bir reform hareketine dönüştü ve kendisini Mahayana ("Daha Büyük Araç") olarak adlandırır, diğer kollara da Hinayana ("Daha Küçük Araç") diye hitap etmeye başlar. Bugün bizim Theravada olarak adlandırdığımız budizm okulu, işte Mahayana'nın Hinayana olarak adlandırdığı kollardan günümüze ulaşabilen tek okuldur.

Mahayana budizmi Kuzey Hindistan, Tibet, Çin, Japonya ve Kore'de yaygındır, Theravada ise kıta güney doğu asyasında yaygındır (Tayland, Burma, Kamboçya, Laos ve Srilanka) ve 100 milyondan fazla takipçisi vardır.

Peki aralarındaki fark nedir? Mahayana ve Theravada budizm okulları arasındaki en temel fark şudur: Mahayana budizmi Nirvanaya ulaşan varlığın diğer varlıkların da kurtuluşu için çalışması gerektiğini öğretir. Orjinal budizm öğretisinde ise Nirvana bireysel birşeydir ve Nirvanaya ulaşan bu dünyadan göçüp gider.

Örneğin rituellerin oldukça ağırlıklı olduğu bir Mahayana kolu olan Tibet budizmde Nirvana'ya ulaşan varlık "Dalai Lama", göçüp gitmek yerine dünyaya tekrar tekrar gelerek halkına önderlik eder. Oysa Theravada budizminde böyle bir durum yoktur.

Mahayana budizminde semboller, çeşitli tanrısal varlıklar (yaratıcı olarak tanrı değil ama deity olarak tanrı) yaygındır, Theravada'da ise semboller azdır, tanrısal varlıklar yoktur.

Ben Theravada budizmini takip ediyorum. Theravada'nın daha iyi olduğunu iddia edemem, ama benim kendi kişiliğim için daha uygun olduğunu söyleyebilirim. Ben sembolleri, rituelleri, tanrısal figürleri sevmiyorum. Bir bireyin kendi hayatını ya da kurtuluşunu başka büyük bir topluluk için feda etmesi öğretisinin totaliter rejimlerin hepsinin ortak paydası olması beni Mahayana kollarına mesafeli olmaya itiyor. O nedenle burada daha çok Theravada budizm okulu gözü ile budizm yazıları bulacaksınız.

"vayadhammā saṅkhārā appamādena sampādetha."
"Varolan herşey gelip geçicidir, uyanık (tetikte) bir şekilde kendi kurtuluşunuz için çalışın."


Buda'nın son sözleri.
1 Mart 2012 Perşembe

Ubuntu Andriod cep telefonunu "cep masaüstüne" çeviriyor

Cep telefonunuzu masaüstü bilgisayara çevirmek çok yakın gelecekte hayal olmaktan çıkıyor. Linux işletim sistemi sağlayıcısı Canonical adlı bir firma Ubuntu for Android adlı yeni bir ürün piyasaya sürdü.  Ubuntu for Android cep telefonuna kurulan ve cep telefonu bir bağlantı dokuna kurulana kadar aktive olmayan bir işletim sistemi. Telefon doka bağlandığında ise aktive oluyor ve cep telefonu ekranını büyük ekrana yansıttığı gibi klavye ve fareden de cep telefonuna girdi alabiliyor.

Canonical firmasina göre bu yeni işletim sistemi kullanıcısına tam bir masaüstü deneyimi sunacak - ofis uygulaması, ağ uygulaması, e-posta uygulaması gibi verimli olarak sadece masaüstü ya da dizüstü bilgisayarlarda kullanılabilen uygulamaları masaüstü deneyiminde kullanıcıya sunacak.

Canonical Ubuntu for Android
Ubuntu for Android kurmak için Android 2.3 Gingerbread ve üstü bir telefona ihtiyacınız var. Ayrıca bu işletim sistemi en iyi çift-çekirdekli ARM işlemciler üzerinde çalışıyor. Teknoloji haber sitesi hardwareZone'a göre bu işletim sisteminin kurulu olduğu cep telefonu doka bağlandığında, ekran, klavye ve fare ile telefonun tam bir masaüstü gibi kullanılmasını sağlıyor.

Umarım Microsoft evden işe, işten müşteriye laptop taşımaktan kamburu çıkan bir nesil gözerek yakında windows işletim sistemi kullanan cep telefonları ya da tabletlerde de böyle bir sisteme geçer.