23 Eylül 2013 Pazartesi

Tecavüz benim suçum videosu

Hindistan'da kadınlara yönelik şiddet ve tecavüz yeni bir problem değil. Fakat geçen yılın sonunda Delhi'de bir üniversiteli kızın akıllara durgunluk verecek şekilde vahşice tecavüze uğraması ve ölümü Hindistan'da kadına yönelik şiddeti Hindistan'ın ve dünyanın gündemine oturttu.

Her tecavüzden sonra Hindistan'da en çok tartışma yaratan şeylerden biri de kadının daha özgür ve bireysel olmasını hazmedemeyen aşağılık kompleksi yüklü aşağılık bazı erkeklerin yaptıkları "eh ama o da resmen tecavüzü davet etmiş" yorumları. Örneğin üniversiteli kızın tecavüzünde bu çevrelerin en çok öne çıkardığı nokta genç kızın gece bir erkek arkadaşı ile sinemadan dönüyor olması idi. Geçenlerde idama mahkum edilen tecavüzcülerin avukatı mahkemede "benim kızım gece öyle dışarda bir erkekle olacak da gece kendi ellerimle öldürürdüm" gibi bir laf edebildi mesela. Hindistan'da sürüsüne bereket gurulardan meşhurca biri de "kızımız eğer kendisine tecavüz edenlerle kavga etmeyip de abilerim aman yapmayın diye yalvarsa ölmezdi" diyebilmişti (genç kız tecavüz sonrası metal bir nesne ile bağırsaklarının bu abilerce anüsünden dışarı çıkarılması nedeniyle öldü bunu da maalesef hatırlatalım).

Kısacası Hindistan'da kadına bakış bizden ahım-şahım farklı değil. Tecavüzün yaygın olduğu bu memlekette çoğunlukla tecavüzün suçlusu da kadınlar oluyor.

Bollywood yıldızı Kalki Koechlin ve televizyon sunucusu Juhi Pandey yeter artık diyerekden bu zihniyetle dalga geçen bir video yayınladılar. Hemen izleme rekorları kıran videonun ismi "It's your fault" (senin suçun).

"Bilimsel araştırmaların gösterdiğine göre etek giymek tecavüzün en önemli sebeplerinden biri. Neden mi? Çünkü erkeklerin gözleri var" diye başlıyor Koechlin 4 dakikalık videonun başında. Sonrasında da erkekleri tahrik eden ve içinde kara çarşaf ve astronot elbiselerinin de olduğu kıyafetler sıralanıyor. Benim favorim ise "eğer tecavüz edilerek aşağılanmaktan bıktı iseniz karakola gidip orada polis tarafından aşağılanın" kısmı.

Hindistan'da tecavüzü engelleyecek yasalar yok değil. Örneğin üniversiteli kızın tecavüzcülerinin erişkin olanları hiçbir yasa değişikliği gerektirmeden idama mahkum oldular (Maalesef söylenenlere göre en vahşi tecavüzcü 17 yaşında olduğundan yasalarca "çocuk" muamelesi gördü ve 3 sene yatıp çıkacak).


Kurban Bayramı Tatilinde Uzakdoğu çok populer

Uzakdoğu tatili Türkiye'de son zamanlarda çok popüler olmaya başladı. Uzakdoğu'da Singapur, Tayland, Endonezya ve Malezya gibi birçok ülkenin Türklerden vize istememesi (ya da kapıda rahatça vize vermesi), Avrupa tatiline göre çok daha hesaplı fiyatlar ve onlarca direkt veya aktarmalı uçuş seçeneği ile uzun bayram tatillerinin en gözde turizm mekanları Uzakdoğu ülkeleri olmaya başladı.

haberturizm.com sitesine göre önümüzdeki 9 günlük uzun kurban bayramı tatilinde yaklaşık 6,000 kişi Uzakdoğu'yu tatil mekanı olarak tercih etmiş. Tatil.com örneğin bayramda Uzakdoğu ve Orta Avrupa turlarının tümünü sattıklarını açıkladı.

Bu bayramda özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri Endonezya, Tayland, Singapur ile Hong Kong ve Maldivler tercih edilmiş. Bu ülkelerin en büyük avantajı Türklerden vize istememeleri olsa gerek. Düşünsenize hiçbir konsolosluğun kapısında sürünmeden ya da aşağılanmadan direkt uçağa atlayıp gidiyorsunuz.

Tayland'ın tatil cenneti Koh Samui


Eğer bu bayram tatilinde yolunuz Uzakdoğu'ya düşecekse ve hele de bu bölgeye ilk defa gidiyorsanız sitemizdeki bazı faydalı yazıları mutlaka okuyun. Özellikle de Tayland'ın Phuket, Bangkok, Pattaya gibi şehirlerini ziyaret edecek olanlar Tayland Bilgi yazılarımıza göz atsınlar.

Bangkok Tavsiyeler

Phuket Adası Tavsiyeler

Bangkok'un en gezilesi görülesi yerleri ve atraksiyonları

Yeni Başlayanlar için Tayland

Pattaya Jet Ski Dolandırıcılığı

Bali Adası Tavsiyeler

Singapur Bilgi

Malezya Tatil Adaları
22 Eylül 2013 Pazar

Pegasus İstanbul Moskova ucuslarina basliyor

İstanbul merkezli ucuz havayolu şirketi Pegasus 8 Ekim'den itibaren Moskova uçuşlarına başlıyor. Halihazırda Rusya'da Omsk, Krasnodar ve Soçi noktalarına uçan Pegasus 59.99 Euro`dan başlayan fiyatlarla haftanın 3 günü İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan karşılıklı olarak gerçekleştirilecek.

Pegasus yolcuları Moskova’ya; Salı, Perşembe ve Pazar günleri İstanbul Sabiha Gökçen’den saat 12.00’de, Moskova Domodedovo Havalimanı’ndan saat 16.50’de kalkan karşılıklı seferlerle uçma fırsatı bulacak.

Bu yeni uçuşlarla beraber Pegasus Havayolları Rusya Federasyonu’nun başkenti Moskova’yı yurt içinde Adana, Ankara, Antalya, Batman, Bodrum, Dalaman, Denizli, Diyarbakır, Erzincan, Gazipaşa, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kayseri, Konya, Malatya, Nevşehir, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Trabzon olmak üzere 21; yurt dışında ise Barselona, Berlin, Bakü, Doha, Dubai, Ercan, Beyrut, Milan, Stokholm, Köln, Kopenhag, Kıbrıs, Londra, Marsilya, Tahran, Tel Aviv, Tiflis olmak üzere 17; toplamda 38 noktaya bağlantılı olarak uçuracak.

Yeni uçuş noktası Moskova ile birlikte Pegasus’un uçuş ağı Avrupa, Orta Doğu, Rusya ve Kafkaslarda yer alan 30 ülkede toplam 73 noktaya çıkarken, yurt dışı uçuş noktalarının sayısı 45’e ulaşıyor.

Pegasus Moskova uçuş

21 Eylül 2013 Cumartesi

Behzat Ç Ankara Yanıyor Fragmanı

Türk Televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en iyi ve sevilen dizisi Behzat Ç maalesef 3. sezonu ile ekranlara veda etmek zorunda kaldı. Fakat Behzat Ç ve arkadaşları sinema salonlarında hayranları ile buluşmaya devam edecekler.

Behzat Ç Ankara Yanıyor filmi 1 Kasım 2013 tarihinde vizyona giriyor. Yönetmenliğini Serdar Akar'ın yaptığı film ilk film Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm'ün ardından Behzat Ç serisinde ikinci film. Kadroda yer alacağı duyurulan oyuncular arasında Erdal Beşikçioğlu, Fatih Artman, İnanç Konukçu ve Nejat İşler gibi isimler yer alıyor.

Behzat Ç Ankara Yanıyor filminin konusu şu:

"Behzat Ç.’nin yokluğunda Cinayet Büronun başına Himmet adında bir Başkomiser atanmıştır.

İçişleri Bakanının öldürülmesi teşkilatta büyük bir çalkantıya yol açınca Himmet de bunu kendi açısından bir fırsata dönüştürmeye karar verir ve ekibini Terörle Mücadeleye yardımcı olmaya yönlendirir. İçişleri Bakanı öldürülmeden önce Cinayet Büro ekibi Hakkı adında bir bakkalın ve Alman Konsolosluğunda görevli Hans adında bir Almanın cinayeti üzerinde çalışmaktadır.

Alman Hükümeti, cinayete gözlemci olarak Ulrike adında bir polisini görevlendirmiştir. Başkomiser Himmet, bakkal ve Almanın cinayetlerine öncelik vermez. Tahsin de bu cinayetlere bakması için Behzat Ç.’yi geçici olarak göreve çağırmaya karar verir. Ancak Behzat Ç. kararsızdır…"

Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz:



Behzat Ç Ankara Yanıyor filminin afişi de şöyle:

Behzat Ç Ankara Yanıyor Afişi
Behzat Ç Ankara Yanıyor Afişi

19 Eylül 2013 Perşembe

Avrupa'nın En Büyük Hedge Fund Şirketleri

Hedge fund deyince akla hemen Amerika Birleşik Devletleri merkezli şirketler gelir doğal olarak. Zira bu hedge fundlar hem diğer ülkelerdekilere göre çok daha büyük hem de daha ünlüler. Oysa Avrupa'nın hedge fund endüstrisi de oldukça gelişmiş durumda. Amerika ile Avrupa arasındaki en büyük fark Amerika'da Hedge Fund endüstrisini düzenleyen standart kural ve yasalar olsa da Avrupa Birliği henüz böyle bir kanun birliğine varabilmiş değil.
  
Peki Avrupa'nın en büyük hedge fonları (hedge fund) hangileri hiç merak ettiniz mi? New York merkezli InsiderMonkey.com sitesi Avrupalı Hedge Fund şirketlerini yönettikleri fon büyüklüğüne (Asset Under Management) göre sıralamış.

Avrupa'nın en büyük ilk beş Hedge Fund şirketi şunlar:

1 - Man Investments - 1783 yılında kurulan Man Investments sadece Avrupa'nın en büyük Hedge Fonu değil aynı zamanda dünyanın en eski şirketlerinden biri. Şeker ve Britanya Donanmasına Rum satarak zengin olan James Man tarafından kurulan şirket şu an 41.1 Milyar dolarlık toplam varlığı yönetiyor.

2 - Brewan Howard - 2002 yılında eski bir Credit Suisse çalışanı olan Alan Howard tarafından kurulan şirket 36.7 Milyar Dolarlık bir fonu yönetiyor.

3 - BlueCrest Capital Management - 31 Milyar Dolarlık fonu yöneten BlueCrest Capital Management 2000 yılında Williams Reeves ve Michael Platt tarafından kurulmuş.

4 - Winton Capital Management - 1997 yılında David Harding tarafından kurulan Winton Capital Management 28 Milyarlık varlığın yönetiminde.

5 - Standard Life Investments - 1998 yılında kurulan Standard Life Investments 27.3 Milyarlık fonun yönetiminde.

İlk ondaki diğer Hedge Fonları da şunlar:

6 - Blackrock

7 - GAM

8 - Brummer & Partners

9 - Capula Global

10 - Amundi Asset Management

Ayrıntılı liste için şu blog yazısına bakabilirsiniz (İngilizce) : The 10 Largest Hedge Funds in Europe.
17 Eylül 2013 Salı

Kelebekler Vadisi

Fethiye Ölüdeniz yakınlarındaki Kelebekler Vadisi Türkiye'deki en iyi alternatif tatil mekanlarından biri. Pratik olarak sadece denizden tekne ile ulaşılabilen bu muhteşem tatil mekanı eski adı Güdürümsu olan 250 metre genişliğinde ve 1 kilometre derinliğinde denize açılan bir kanyon. Bugün vadiye adını veren  büyük kelebekler kanyonun dibindeki şelalelerin orada görülebilirler. 90'ların sonuna kadar oldukça sessiz sakin ve huzurlu bir tail mekanı olan bu yer yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisi ile 2000li yıllarda oldukça kalabalıklaşsa da hala kendine özgü bir yaz tatili imkanı sunuyor.

Kelebekler Vadisinde konaklama oldukça sade. En lüks konaklama alternatifiniz elektriği ve kliması olmayan tahta bunglowlar. Bunlarda duş da bulunmuyor (tüm duşlar orta malı). Bunun dışında çadırda ya da çadırsız dışarda da yatabilirsiniz. Ben en son gittiğimde sadece uyku tulumunu yayabileceğim bir yer kiralamıştım ve 3 gece plaja nazır açık havada yatmıştım. Kendi başına ilginç bir deneyim. Zaten konaklama imkanlarının ilkelliği bu mekanın kendine özgü tatil şeklinin en önemli parçası.

Fakat eğer burada değil de örneğin Ölüdeniz'de ya da Fethiye'de kalacaksanız bile bu ilginç mekana günübirlik ya da bir gecelik de olsa uğramaya çalışın.

Kelebekler Vadisi sadece yerli turistler arasında meşhur değil. Singapur, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi uzak ülkelerden bile turist çeken bir mekan.

Kelebekler Vadisine nasıl gidilir?
Vadiye ulaşımın en pratik yolu Kelebekler Vadisi Taksi Botunu kullanmak. Bu tekne Ölü Denizden saat 11 ve 14'te ve Kelebekler Vadisinden saat 13 ve 15'te kalkıyor. Siz bu botu ararken çevredeki birçok alakasız bot da kendi gezi turlarını size ısrarla satmaya çalışacaklardır. Bu elemanların dediklerine aldırmadan (Kelebekler Vadisine artık taksi bot kalkmıyor bile diyebilirler) bu resmi taksi tekneyi bekleyin. Ölü Deniz - Kelebekler Vadisi arasındaki tekne yolculuğu yaklaşık 45 dakika sürüyor ve gidiş-dönüş 15 Lira tutuyor.

Kelebekler Vadisi
Kelebekler Vadisi - Kaynak: Turkish Travel Blog
Kelebekler Vadisi dünyadan izole bir yer ve vadi yönetiminin mekanda tam tekeli var. Bu da size oldukça pahalı yeme-içme olarak geri dönecek. Bir bira 7 TL ya da bir balık ekmek 7 TL ve üzeri gibi. Eğer bütçenize dikkat ediyorsanız Kelebekler Vadisine gitmeden Ölü Denizden biraz konserve yemek ya da içecek alışverişi yapın.

Vadide yüzmekten, güneşlenmekten, tembel tembel tavla oynamaktan ve sevişmekten başka yapacak pek birşey yok. Restoranda bütün gün pinekleyerek memleketten ve yedi düvelden bir sürü insanla tanışabilirsiniz. Geceleri de barda ya da plajda takılabilirsiniz. Ben genelde bu mekana hiçbir şey yapmamaya gidiyorum ve de burada hiçbir şey yapmadan geçirdiğim günler bünyemde kabaca Zen Meditasyonu gibi bir etki yaratıyor. Ha Kelebekler Vadisine gelmişken en az bir kere vadinin dibindeki şelaleye yürüyüp kelebekleri de görün.

Kelebekler Vadisinin bir de hikayesi var. Efsaneye göre burada bir zamanlar bir Rum Köyü varmış. Birgün vadinin kıyılarına bir gemi yanaşmış ve köyden bir kız gemicilerden birine gönlünü kaptırmış. Fakat gemici kıza birgün kendisini almaya geleceği ile ilgili bir sürü vaadin ardından gemi ile beraber vadiyi terk etmiş. Bir süre sonra kızın gemiciden bir bebeği olmuş ve köylüler kızı dışlamışlar. Bebek ile beraber köyün kilisesine sığınan kız birgün gemicinin geleceği inancı ile bekleyip durmuş. Birgün vadiye korkunç bir fırtına inmiş. Köylüler canlarını kurtarmak için tepelere kaçmışlar ama zavallı kızcağız ya sevgilim gelir de bizi bulamazsa diye bebekle beraber kilise de kalmış. Fırtına o kadar büyümüş ki tüm köyü kız v bebeği ile beraber deniz yutmuş. Bugün Kelebekler Vadisinde tek bir taş yapı kalıntısı var ve inanışa göre bu kalıntılar köylü kızın bebeği ile beraber can verdiği köy kilisesine ait.
14 Eylül 2013 Cumartesi

Bali Adası Tavsiyeler

Yolunuz Endonezya'nın cennet adası Bali'ye düşecek ise burada derlediğimiz tavsiyeleri okumadan yola çıkmayın. Bali Adasında nerede kalınır, ne yenir ne içilir gibi tavsiyeleri zaten birçok yerde bulabilirsiniz. Biz burada günlük yaşamla ilgili pratik tavsiyelerimizi derledik.

Bali'ye ne zaman gidilir? Bali'ye eğer skuba, şnorkel ve muhteşem gün batımı için gidiyorsanız kuru sezon (dry season) en iyisi. Ama bunlar ajandanızda yoksa ıslak sezon (wet season) daha iyi bir seçenek. Çünkü Bali temiz biryer değil ve sıklıkla yağan yağmur ortamı temizlemeye birebir. Hem wet season demek her zaman yağmur demek değil. Bu sezonda da bol bol güneş bulabilirsinizç

Bali'de otel seçerken havaalanından otele ücretsiz ulaşım sağlayan bir otel seçmeye çalışın. Böylece taksi derdiniz olmaz. En azından otelin ücretli de olsa ulaşım sağlamasına bakın.

Bali'de uçaktan iner inmez en kısa zamanda gümrük kuyruğuna gitmeye bakın. Eğer biraz geç giderseniz çok uzun bir kuyrukta beklemeniz gerekebilir.

Bali Denpasar Havaalanından taksiye binecek iseniz mutlaka resmi taksi standındaki kuyruğa girin. Çıkışta sizi başka bir araca yönlendirmeye çalışan ya da çantalarınızı bir yerlere taşımaya hevesli her yardımsever Bali'li dolandırıcıdır.

Bali Havaalanında oldukça yapışkan çanta taşıyıcılar var. Bunlara cidden ihtiyacınız yok ise kibarca ama ısrarla elemanları reddedin çantanıza yapışmalarına izin vermeyin. Bu elemanlar genelde 10 dolar gibi uçuk bahşiş isteyebilir, maksimum 2 Dolar bahşiş verin (o da gerçekten bu servise ihtiyacınız varsa). Önceden bu adamlara karşı uyanık olursanız genelde kendinizi kurtarırsınız.

Önceden internetten havaalanından otele ne kadar tutar öğrenin (oteli arayıp da sorabilirsiniz). Taksi standındaki görevliye gideceğiniz oteli söyleyin ve öğrendiğiniz bu miktar kadar parayı uzatın. Görevliye Bali'ye ilk defa geldiğinizi çaktırmamaya bakın. Bu elemanlar Bali'ye yeni gelenleri kazıklamalarıyla meşhurlar!
Bali'de şişe su içmeniz gerekiyor. Her ne kadar 500 ml su tek tek ucuz olsa da bu tropik adada sürekli su içme ihtiyacı hissedeceğinizden su masrafı toplamda bayağı yüksek olabiliyor. Çözüm şu: Bir süpermarketten 6 litrelik veya daha büyük ambalajda su alıp otelinize koyun. Sonra da sularınızı küçük şişelere bu damacadan doldurun. Tek tek 500 ml su almaktan çok daha hesaplı.

Bali'de araba kullanmaya falan kalkmayın. Eğer araca ihtiyacınız varsa şoförlü araç kiralayın. Eğer grup olarak seyahat ediyorsanız şoförü ile beraber küçük bir minibüs kiralayabilirsiniz. Bu hizmetin tüm günü 30 - 60 USD gibi bir fiyata olur. Birçok otelin böyle servisleri de var.

Sıkı pazarlık yapın. Satıcılar turistlere çok komik fiyatlardan ürün satmaya çalışıyor. Acımadan elemanların başlangıç fiyatının %50'sine kadar pazarlık yapın. Size verilen fiyatın %60'ından yukarı hiçbir ürün almayın.

Büyük Endonezya banknotlarını en kısa zamanda küçük paralara çevirin. Birçok dükkan ve restoran bozuk yok bahanesi ile sizden azar azar para sızdırmaya bakacaktır. Bunlar tek tek çok büyük olmasa da toplamda bayağı bir para edebiliyor.

Bluebird taksiler taksimetreli oluyor, bunlarda gereksiz ve zaman zaman sinir bozucu ücret pazarlığı yapmanız gerekmiyor. Diğer taksilerde ise taksimetre yok. Taksiye biner binmez taksimetreyi açtırın. Taksimetre açmıyorsa eleman o taksiye binmeyin. Ne olursa olsun taksimetreyi açtırmaya bakın. Eğer bulabiliyorsanız tercihiniz Bluebird olsun. Her mavi taksi bluebird değil bu arada çakma bluebird taksiye binmeyin. Eğer diğerlerine binecek iseniz pazarlığı araba hareket etmeden yapın ve fiyatta anlaşmadan yola çıkmayın. Fiyatı tahmin etmek için de internetten gideceğiniz yerin ne kadar tutacağına bakın.

Bali Adasındaki taksimetreli Bluebird taksiler
Yanınızda her zaman bir miktar Amerikan Doları ve Endonezya parası bulundurun. Bazı işyerleri sadece bu dövizleri kabul ediyorlar (mesela sadece Endonezya parası kabul ediyorlar) ve döviz bozdururken size çok kazık bir fiyattan döviz bozduruyorlar.

Bali'den ayrılırken 150,000 Rupiah kadar bir havaalanı vergisi ödemeniz gerekiyor. Birçok insan bunu unutuyor ve hele de uçağa biraz geç kalmışsa ordan oraya deli gibi ATM arıyor. Bali'ye varıp da döviz bozdurduğunuzda 150,000 Rp kadar parayı pasaportunuza koyun ve havaalanı vergisi ödeyene kadar unutun. 
12 Eylül 2013 Perşembe

iPhone 5S ve 5C a.k.a Apple cephesinde yeni birsey yok

Apple cephesinde değişen birşey yok! Bir zamanların piyasa lideri firma bu sene de dünün donanımını ve tasarımını performansını arttırarak ve paketini cafcaflayarak son model akıllı telefon diye piyasaya tanıttı. Firma yeni (!) modelleri olan iPhone 5S ve iPhone 5C'yi piyasaya sürdü. Evet yine yeniden aynı bildiğiniz banal iPhone. Zaten bu nedenle internette insanlar iPhone 5S ile iPhone 5Same (same ingilizcede aynı demek) ve iPhone 5Cheap (cheap ingilizcede ucuz demek) diye gırgır geçiyorlar.

Olayı tiye almamak elde değil. Yeni iPhone'un çipi hariç ahım şahım yeni bir özelliği yok, ucuz iPhone ucuz değil. Evet iPhone 5C (buradaki C aslen color yani renk demek) 16 GB başlangıç modeli $848! 32 GB modeli ise $988. Bu fiyatlarla Apple Çin gibi pazarlarda orta gelir segmentindeki tüketiciyi hedef alıyorsa vay haline. Bu fiyatlara en üst seviye geniş ekranlı ve modası geçmiş iPhone'a göre kat be kat modern bir Android almak varken neden bu eski moda tasarıma para versin ki.

Gerçekten de iPhone 5S Apple'ın şimdiye kadar piyasaya sürdüğü en banal ürün. Tamam iPhone 5S'in 64 bit A7 işlemcisi güçlü mü güçlü ama 4 inç ufacık ekranda harika grafikleri olan oyunlar oynamaya çalışmak gibi kendi kendinize işkence etme hobiniz yok ise bu gücün bir anlamı da yok. Telefon aynı telefon. iPhone bilmem ne. İnsanlar daha geniş ekrana açken ekranda kayda değer bir değişim yok, Full HD Screen yok, harici hafıza yok, yok oğlu yok. Eskiden bu masaüstü bilgisayarlar ilk çıktığında bir on yıl daha hızlı işlemcileri kovalardık. Sonra işlemci hızını takmamaya başladık çünkü zaten artık işlemciler yeteri kadar hızlanmıştı. Aynı durum telefonlar için de geçerli. A6 zaten yeterince hızlı bir işlemci.

Kısacası Apple'ın bir zamanlar devrim yaratan iPhone modelini aşamaması gerçekten büyük hayal kırıklığı. Tamam Apple piyasaya ne halt sürse kuyruğa giren holigan Apple manyakları yine bu telefona hücum edecektir. Ya da milyonlar servis sağlayıcılarla kontratlarını yenilerken otomatikman bu telefonları alacaktır. Ama ortada yeni bir telefon yok.

Aşağıdaki fotoğrafa bakın.Sol üstten itibaren ilk iPhone (2007), 3G (2008), 4 (2010), 5 (2012), 5C (2013) ve 5S (2013).



Ben ise şahsen 20 Eylül'ü bekliyorum. Samsung Galaxy Note 3 için.
11 Eylül 2013 Çarşamba

Bali Adasina giris ve birkac tavsiye

Bali kuşkusuz Endonezya'nın en ünlü ve en güzel tropik adası. Jawa ve Lombok Adaları arasında yerleşik bu adaya her ne kadar denizden de ulaşım olsa da eğer yakın bir Endonezya şehrinden Bali'ye geçmiyor iseniz siz Bali'ye uçak ile Denpasar (Ngurah Rai - DPS) Havaalanından gireceksinizdir. Havaalanı adanın güneyinde ve Bali'nin havadan güzel bir manzarasını seyretmek istiyorsanız giderken pencere kenarında oturmaya bakın.

Denpasar oldukça küçük bir havaalanı. Uçaktan terminale çıkar çıkmaz bir sürü döviz bürosu ile karşılaşıyorsunuz. Elemanlar ellerinde paralarla etrafınızı sarıp anlamadığınız bir dille sizi kendilerinden para çevittirmeye çalışacaklar. Burası tahmin edebileceğiniz gibi para değiştirmek için oldukça kazık bir mekan. Sadece size yetecek kadar örneğin 1,000,000 IDR (bol sıfırlı hayata yeniden hoşgeldiniz) kadar satın alın ki bu para size 1 gün yeter. Daha sonra Kuta, Denpasar ya da Seminyak'ta daha ucuza döviz alabilirsiniz.

Gümrükte bir form dolduruyorsunuz Bali'ye girmeden. Bir de varışta vize alıyorsunuz. Bu da size 25 Dolara patlayacak. Size muhtemelen 30 günlük bir vize verecekler. Sonrasında gümrük memuruna pasaport ve formu verip ver elini Bali.

Çıkmadan bir de bavullarınızı X-Ray'den geçirmeniz gerekecek. 1 litre alkol ve 1 karton sigara limitiniz var, aşmayın.

Birçok Güneydoğu Asya lokasyonunda olduğu gibi Bali'de de ulaşım sektörü dolandırıcı dolu. Hiç kimsenin bavulunuzu taşımanıza ve sizi bir yere ya da araca yönlendirmesine izin vermeyin. Bali taksi sektöründe dolandırıcılığın bini bin para. Hiçbir yöne sapmadan terminal çıkışındaki resmi taksi standında kuyruğa girin ve bekleyin. Burada ödemenizi yapın, fişinizi alın ve taksinize binin. Eğer bu kuyruktan başka yerden taksiye binerseniz Bali tatiliniz çok tatsız başlar.

Bali Adası
Resmi taksiden daha iyi bir alternatif ise ulaşımı siz adaya varmadan otel ile ayarlamak. Böylece herşey önceden hazır olur ve dolandırıcı derdiniz olmaz.

Bali'de KDV 21% ve bir de servis ücreti var. O nedenle menü fiyatlarının toplamı kasada yüzde 25 artacak. Eğer kalacağınız yerin etrafında yemek-içmek ve ufak-tefek alışveriş için bir yer yoksa otelin tekelinde olan yüksek fiyatlarla başbaşa kalırsınız. O nedenle bu devasa adada otel seçerken çevresinde alışveriş falan yapabileceğiniz süpermarket ya da 7-11 gibi yerler var mı kontrol edin. Birçok online otel rezervasyon sitesindeki müşterilerin Bali otel değerlendirmelerinde bu bilgiyi bulabilirsiniz.

Bali'de otel demişken otel seçiminize dikkat edin. Burada bizim internette çok iyi görünen çakma 4 yıldızlı Hotel Ecosfera Bali tecrübelerimizden iyi dersler çıkarabilirsiniz.
10 Eylül 2013 Salı

Alyssa Milano seks videosu skandalı

Geçmişin çocuk oyuncusu bugünün sekspare yıldızı Alyssa Milano internete sızan seks videosu skandallarının son kurbanı oldu ... ya da en azından öyle olduğuna inanmanızı istiyor. Tweeter hesabından "seks videom internete sızmış, ne diyeceğimi bilemiyorum" diye mesaj çeken Alyssa Milano'nun videosu aslında Funny or Die için çekilen bir video ve aslen Ortadoğu'da artan gerilime dikkat çekmek için profesyonelce hazırlanmış!

Videoda adeleli bir abi ile yatak macerasını videoya alırken görünen Alyssa Milano önce izleyicinin dikkatini vücudunun kameraya cömertçe bakan süper kıvrımları ile çekiyor. Yatağa atlarken "yanlışlıkla" kamera açısını değiştiren sevişgen çiftin yatak hoplatmaları kameranın değişen açısı ile baktığı bir aynadan belli bellirsiz yansırken izleyici olarak televizyondan yayınlanan Suriye İç Savaşı ve Amerika'nın savaşa girip girmeyeceği ile ilgili bir haberle başbaşa kalıyoruz! Ekrandaki sunucu monoton bir ses tonuyla Suriye'deki şu anki durumun oldukça detaylı bir özetini veriyor. Amerikan ve dünya kamuoyunun gerçekten olan bitenden ziyade bu tür sızıntı kasetlere olan yoğun ilgisi ile de dalga geçilmiş tabii.

40 yaşında 1 çocuk annesi Alyssa Milano ile çakma kaçamağı daha sonrasında haberlerden sıkılıp kanalı History Channel'a çeviriyorlar.


LG Ultra HD TV Eşek Şakası Temalı Reklamı

Koreli LG'nin Ultra HD TV ürünü için hazırladığı eşek şakası temalı reklamını izlediniz mi? Firmanın Şili'de hazırladığı reklam YouTube'da milyonlarca kere izlendi ve izlenmeye devam ediyor. Gerçekten süper bir reklam filmi fikri.

Aşağıda izleyebileceğiniz reklam filmi şakacı elemanların bir LG Ulta HD TV'yi bir ofis duvarına pencere imiş gibi monte etmesi ile başlıyor. Elemanlar televizyonu ve gizli kameraları da monte ettikten sonra olaydan habersiz şaka kurbanları iş mülakatı bahanesi ile teker teker odaya alınıyor. Televizyon pencere mülakatı yapan kişinin arkasında ve bir gökdelenden şehir manzarası yansıtıyor, sanki güneşli bir güne bakan pencere gibi. Fakat birden bire "pencere"nin sol üst köşesinden alev alev yanarak şehir merkezine doğru gelen bir meteor görüntüye giriyor. Önce soğukkanlı kalmaya çalışan kurbanlar sonrasında dehşetle pencereden uzaklaşmaya çalışıyor. Dev meteor daha sonrasında şehir merkezine çarpıyor ve atom bombası gibi patlıyor! Bu korkunç manzara karşısında mülakata gelen kurbanların tepkilerini reklam videosunda izleyebilirsiniz.

Ultra HD TV ya da 4K TV standart HD TVlere göre dört kat daha temiz görüntü veren (en azından üretici firmaların iddiası bu) bir televizyon teknolojisi. Fakat bu görüntü farkını reklamları normal HD TV ya da akıllı telefonlardan izleyen kitleye göstermek zor. Bu nedenle de LG'nin reklam ajansı normal insanların süper temiz görüntü karşısında verdikleri tepki ile görüntü kalitesini izleyiciye anlatmayı denemiş. Başarılı da olmuş.


7 Eylül 2013 Cumartesi

Katar Havayolları Ankara - Doha uçuşlarını arttırıyor.

Ankara'dan dünyanın dört bir yanına 18 Eylül'den itibaren daha çok uçuş olacak. Katar Hava Yolları (Qatar Airways) 18 Eylül 2013 tarihinden itibaren Ankara – Doha hattında haftalık uçuş sayısını dört uçuşa çıkarıyor.

Katar Havayolları Ankara - Doha rotasında 12 Business Class ve 132 Ekonomi Class kapasiteli Airbus A320 uçakları kullanıyor. Koltuklar 700'den fazla kanal ve 1000'den fazla müzik ve video seçeneği sunan dokunmatik ekranlı uçuş eğlence sistemleri ile geliyor.

Ankara - Doha uçuş arttırımı bir de %20'ye kadar indirimlerle geliyor: Katar Hava Yolları  5 Eylül’e kadar satın alınması kaydıyla 18 Eylül-10 Aralık arasında her Çarşamba Ankara çıkışlı uçuşlarda % 20’ ye varan indirimler sunuyor.

Ankara'dan Doha'ya olan Qatar Hava Yolları uçuşları (QR 463) Salı, Çarşamba, Perşembe ve Pazar Ankara kalkış saat: 19:25 ve Doha varış saat: 23:00 şeklinde olacak. Doha'dan Ankara'ya olan uçuşlar (QR 462 Salı, Çarşamba, Perşembe ve Pazar Doha kalkış saat: 08:00 ve Ankara varış saat: 11:55 şeklinde olacak.

Katar Hava Yolları Türkiye'den Ankara - Doha'dan başka İstanbul - Doha uçuşları da sunuyor. Körfez havayolu şirketi bu yıl İstanbul - Doha uçuşlarında büyük gövdeli Airbus A330 kullanmaya başlayarak kapasitesini büyük oranda arttırdı.
5 Eylül 2013 Perşembe

Telefonumu çalan eloğlunun hayatı

Telefonumu çalan eloğlunun hayatı (Life of a stranger who stole my phone) Tumblr'ın en absürb ve eğlenceli bloglarından biri. İspanya'nın ünlü İbiza Adası'nda tatil yapan çıtır Alman kızımız ve arkadaşları içkiyi fazla kaçırınca telefonlarını, pasaportlarını ve giyeceklerini plajda bırakıp gece vakti denizde yüzmek gibi bir halt işliyorlar. Tabii ki plaja döndüklerinde ne telefonlar, ne pasaportlar ne de elbiseler var. Buraya kadar sıradan bir hırsızlık hikayesi.

Olaydan 4 ay sonra Almanya'da kızımız birgün bilgisayarını açıyor ve dropbox'ı içinde 15 adet yeni fotoğraf görüyor. Dropbox'ın böyle bir senkronizasyon fonksiyonu var. Telefonunuzdaki yeni fotolar telefon internete bağlanınca otomatikman dropbox'a aktarılıyor. Telefonu çalan hırsız bu fonksiyonu kapamayı unutmuş olduğundan fotolar dropbox'a düşüyor. Ve taataam karşınızda kızımıza göre hırsız bizce muhtemelen hırsız ya da hırsızdan telefonu satın alan eloğlu: Dubai'li HAFİD!

Alman kızımızın telefonumu çalan eloğlu
Eloğlumuzun Dubai'li olduğunu fotoğrafların arka planındaki binalardan anlıyoruz. İsmini ise abazanlığından. Hafid kızımızın telefondaki facebook hesabına girip arkadaşlarına yazmakla kalmıyor, kendi Facebook hesabından mesaj göndererek kızımıza da direkt yazıyor. İsminin de Hafid olduğunu burdan biliyoruz!



Bundan sonra kızımız lifeofastrangerwhostolemyphone.tumblr.com adresinde Telefonumu çalan eloğlunun hayatı (Life of a stranger who stole my phone) adlı blogu açıyor ve Hafid'in yanlışlıkla kendisi ile paylaştığı hayatının ayrıntılarını dünya ile paylaşıyor.

Dubai'li Eloğlu Hafid ve kankaları
a.k.a Two and a Hafid Men!
Hafid'in dünyaya yayılan şöhreti konusunda en ufak bir fikri olmasa gerek ki dropbox'a kendisinin ve ekürisinin fotoğrafları bu yazının yazıldığı gün bile düşmeye devam etmekte idi. Neyse ki Hafid henüz kırmızı noktalı bir fotoğraf çekmedi telefonu ile!

Amazon.com'daki ürün yorum ve değerlendirmeleri konusunda uyarı

İnternetten alışveriş yapan birçok insan gibi ben de amazon.com'u sıklıkla kullanıyorum. Bazen bazı ürünler amazon.com'da o kadar ucuz oluyor ya da sadece amazon.com'da oluyor ki mecburen oradan alışveriş yapmak gerekiyor.  Ama burada aynısından o kadar çok ürün var ki birçok kişi gibi ben de hangi ürünü alacağıma karar vermek için amazon ürün yorum ve değerlendirmelerine başvuruyorum. Mesela belli bir sayının üstünde yorum almamış ve de az yıldızlı ürünlerden uzak duruyorum. Daha fazla yorum, daha çok lehte yorum ve daha iyi ürün, basit değil mi? Maalesef değil.

Mesele şu: Amazon'da satılan azımsanamayacak sayıda ürün son zamanlarda şuna benzer bir notla geliyor: "Efendim ürünümüzü aldınız, gidip eğer amazon.com'a ürünle ilgili "dürüst bir değerlendirme" yazarsanız ve bu linki bize gönderirseniz size şu şu bedava şansı". Ben bu tür notları takip edip de hiç bedavacılık peşine düşmedim ama ucunde bedava birşeyler olan değerlendirmelerin genelde baldan tatlı olacağını anlamak için alim olmaya gerek yok. Yani ürünü o kadar kötüleyip de o linki gönderseniz şimdi bedava birşey şansınız ne kadar ki?

Bu tür ürünlerin onlarca güzel yorumla bezeli olmasına rağmen oldukça kötü ürünler olduğunu gördükten sonra amazon ürün değerlendirmelerine gözü kapalı inanmamaya başladım. Şöyle bir yol izliyorum (size de tavsiye ederim):

Öncelikle sadece ürüne 1 ve 2 yıldız veren değerlendirmeleri filtreliyorum.
Bu değerlenidirmelerde eğer "bu ürün gidip amazon.com'a değerlendirme yazdınız mı şunu şunu vaadediyor" gibi birşey okudum mu o yorumu yazan elemanın tüm diğer değerlendirmelerine bakıyorum.
Eğer eleman sadece o ürüne yorum yazmışsa, o yorumu yazmadan hemen önce amazon.com'a kaybolmuşsa ya da çok az yorumu varsa muhtemelen ürünün rakibince yazılmış bir değerlendirme bu diye yorumluyorum. Yok eğer elemanın amazon.com'da bir ürün yorum tarihçesi varsa elemana güvenip freebie dağıtan bu ürünü pas geçiyorum.

Tabii ki bir ürünün amazon'da yorum satın alması illa ki o ürünün kötü olduğunu göstermez ama bu yorum satın alma taktiğine bel bağlayan ürünlerden ağzım yanmaya başladı o nedenle bende antipati yarattılar.
3 Eylül 2013 Salı

Kore Filmleri - Top 10

Kore Filmleri dünyada ve ülkemizde oldukça populer. Amerikan filmleri genelde filme gitme potansiyeli yüksek 13 - 20 yaş arası gençlerin zevklerini fazlaca gözettiğinden suya sabuna pek dokunmadığından işlediği sert konular, çok boyutluluk ve derinlik ile yetişkinlerin zevklerine mükkemmel bir şekilde hitap eden Kore sineması, defalarca izlenilecek ve unutulmayacak filmler sunuyor.

10 - Piata
3-Iron, Samaritan Girl ve Spring, Summer, Fall, Winter... and Spring gibi güzel Kore filmlerinin usta yönetmeni Ki-duk Kim'un bu en son fılmi bir tefecinin yıllar önce irtibatı kaybettiği annesi olduğunu iddia eden bir kadının birdenbire hayatına girmesi ile şiddet yüklü hayatını gözden geçirmesinin hikayesi. Filmleri birer sanat eseri olan bu yönetmenin hemen her filmini sinema sevenlere tavsiye ederim. Zaten amcamızın ilk 10 listemde 3 filmi var.

9- A Tale of Two Sisters
Bu filmin bir de gereksiz Amerikan yeniden çevrimi var: The Uninvited. Doğaüstü korku sinemasına güzel bir örnek olan filmde psikolojik tedaviden eve dönen 2 kız kardeşin üvey anneleri ile gittikçe gerilen hikayesini anlatıyor. Kim gerçek, kim hayalet, hayalet cidden var mı yoksa düş ürünü mü şaşırıyorsunuz. Neyse daha fazla spoiler vermeden burada keselim.

Pek bilinmeyen bu harika Kore komedisi Güney Kore'li yönetmenlerin bir oturuşta sayabileceğiniz tüm film türlerini tek bir filmde harmanlama yeteneklerine en iyi örneklerden biri. Komedi, savaş filmi, drama, trajedi, aksiyon, sosyal mesaj, hiciv, vs. hepsi bir arada.

1950 yılında Kore savaşı sırasında kendilerini dış dünyadan ve savaştan bir haber küçük bir köyde bulan bir Amerikalı, birkaç Güney Kore'li ve birkaç Kuzey Kore'li askerin öyküsünü anlatan bu film defalarca izlenecek cinsten.

7 - 3-Iron
Seyahat eden insanların geçici bir süre boş duran evlerinde yaşayan genç bir avare ile bir ev kadını arasındaki sıradışı ilişkiyi anlatan bu sıradışı film özellikle ana iki karakterinin hiç diyaloğa girmemesi ile meşhur.

Bir canavar filmi olmasına rağmen karakterleri ve mekanı ile inanılmaz gerçekçi (yönetmen nehri, köprüleri, kanalizasyon sistemini ama herşeyden önce insanlarını ve hikayelerini çok iyi kullanmış) The Host, karakterlerini ayrıntılı işleyişi, birkaç alt metni (politik hiciv de dahil) yan yana rahatsız etmeden akıtışı ile öne çıkan Kore filmlerinden. Bu film ile ilgili izledikten sonra taze taze yazdığım yorumumu ekşiden buraya aktaracağım:
film çok enteresan bir korku filmi. oldukça komik, sıcacık, başrolünde kocaman sentetik bir canavar olmasına rağmen karakterleri ile olsun, mekanı ile olsun inanılmaz gerçekçi (yönetmen nehri, köprüleri, kanalizasyon sistemini ama herşeyden önce insanlarını ve hikayelerini çok iyi kullanmış)ve korkunç mu korkunç. ana konusu basit: han nehrine dökülen toksik atıklar sonucu oluşan bir mutant canavar, karnını doyurmak ve hayatta kalmak amacıyla insanlara saldırıyor. ilk saldırıda, canavarca kaçırılan en küçük bireyleri hyun-seo'yu kaybettiklerini sanan park ailesi, küçük kızın cep telefonu ile kendilerine ulaşarak yardım istemesi üzerine devleti ayağa kaldırıp kızı kurtarmaya çalışıyorlar. fakat insanlara yardım için orda olduğu varsayılan idari, polisiye, askeri ve tıbbi hiçbir kuruma seslerini duyuramayınca kızı kendileri kurtarmak üzere harekete geçiyorlar. 
film insanı derinden etkileyen duygu yüklü sahnelere, başta politik olmak üzere (her ne kadar yönetmen politik hiçbir kaygım yoktu dese de film, böyle bir kaygısı olduğunu açık açık belli ediyor) bir çok çeşit alt metinlere sahip. filmin başında, bir amerikan üstündeki "ben yaptım oldu" tadında ağzında cikleti eksik gerzek amerikan bilim adamı, düşüncesizce, günü geçmiş toksik atıklarını han nehrine boşaltılarak imha edilmesi emrini veriyor (gerçek bir hikayedir. şubat 2000'de seulun göbeğindeki bir abd üstünde mr. mcfarland nehre form aldehit salmış. kore hükümetinin tüm yargılama girişimlerine rağmen abd elemanı koreye vermemiş. kendi topraklarında kendi yasalarını işletemeyen kore hükümeti halktan çok büyük tepki toplamış. olaydan 5 yıl sonra ise mcfarland sonunda mahkemeye çıkarılmış ve suçlu bulunabilmiş. fakat eleman hiç hapis yatmamış) film boyunca kendi tedbirsizliği ve umursamazlığı ile yarattığı canavarı olduğundan da canavarlaştıran ve onu yenmek için mucizevi bir gaz kullanmaya çalışan abd ve resmi kurumlarıyla onun kuklası bir kore devleti izliyoruz (sarı gaz ile ilgili televizyon görüntüleri gerçekten zekice. insanın abdnin gerzekliğine gülesi geliyor ama bu gerzekliğin elindeki muazzam askeri gücü düşününce gülemiyor tabii). 
film boyunca asıl korkutucu olan şey, karnını doyurmaktan ve hayatta kalmaktan başka birşey yapmayan canavardan ziyade, topluma ve bireye hizmet etmesi gereken kurumların korkunç duyarsızlığı, insanların para için yapabilecekleri oluyor. film boyunca, en gerektiği zamanda yardımdan ziyade ayak bağı olmaktan başka bir işe yaramayan bu kurumlardan umutsuzca medet uman aile, en sonunda küçük kızı kurtarmak üzere kendi başlarına harekete geçiyor.
filmde öyle fiyakalı "flaş flaş flaş" haber görüntülerinden aniden sıradan insanların dünyasına geçişler gerçekten çok başarılı.
Kaynak : Gwoemul - Ekşi Sözlük
5 - The Chaser
İzlemesi hiç de kolay olmayan bu film bir seri katil hikayesi. Ama katilin kim olduğunu filmin başından itibaren biliyorsunuz. Film eski polis bir pezevengin kızlarının hep aynı müşteriye gitmesinin ardından kaybolduğunu farketmesi ile seri katili yakalamaya çalışmasının hikayesi. Oldukça iyi bir polisiye ve drama.

4 - Old Boy
Chan-wook Park'ın İntikam Üçlemesinin ikinci ve dünyaca en ünlü filmi Old Boy Oh Dae-su adlı bir arkadaşın bir otel odasında nedenini ve kim tarafından yapıldığını bilmeden 15 yıl hapis yatması ile başlıyor. Sonunda serbest bırakıldığında ise 15 yılını ve hayatını çalan kişi veya kişilerden intikam almak üzere yola çıkan Dae-su'nun hikayesi özellikle finalde rahatsız ve şok edici.

Şiddetin ve intikamın Şekspir vari bir sanatsallıkla işlendiği bu filmi beğendi iseniz serinin ilk filmi Sympathy for Mr. Vengeance (2002) ve Sympathy for Lady Vengeance (2005) filmlerini de izleyin.

Bu film bittikten sonra uzun süre üstünde düşüneceğiniz türden bir film. Ormanlarla çevrili bir gölün üzerinde yüzen bir Budist tapınakta geçen film çocukluğundan yaşlılığına hayatının çeşitli evrelerinden geçen bir rahibin hayatı ile ilgili.

Film değil sanki bir Zen meditasyonu.

2 - Mother
Bong Joon-ho'nın oğlunu ne pahasına olursa olsun hapishaneden uzak tutmak için hemen herşeyi göze alan bir annenin hikayesini anlatan 2009 yapımı Mother (Madeo) filmi tek kelime ile gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri. Filmin başındaki psikopat dansından itibaren film boyuncaki oyunculuğu ile insanın ağzını beş karış açık bırakan anne Kim Hye-ja mı, komedi, drama ve korku öğelerini bir arada mükkemel harmanlayan konusu mu, Bong Joon-ho'nun mükemmel yönetmenliği mi daha iyi bilemeyeceksiniz.

Benim en iyi Kore filmleri listemin uzunca bir süre ilk üçünde duracak bu harika film. Mutlaka izleyin.

Bong Joon-ho'nun sinema klasiği Memories of Murder klasik polisiye tarzına politik hiciv ve komediyi mükemmel bir şekilde harmanlayan ve en önemlisi de insanın umutsuz doğasını izleyeni hüzünden hüzüne salan işleyişi ile sadece gelmiş geçmiş en iyi Kore filmi değil, gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri.

Film ön planda Güney Kore'nin bilinen ilk seri cinayetlerini işliyor. 1986 - 1991 yılları arasında işlenen cinayetleri çözmeye çalışan 2 dedektifi izleyen film Bong Joon-ho'nun sanatsal kamerasının yanında karakterkeri ve mekanları oldukça absürb yanlarından yakalayan hiciv anlayışı ve karakterlerini işleyişi ile ön plana çıkıyor. Bir de arka planda darbe dönemi Kore eleştirini göze batırmadan akıtışı da harika.