3 Eylül 2013 Salı

Kore Filmleri - Top 10

Kore Filmleri dünyada ve ülkemizde oldukça populer. Amerikan filmleri genelde filme gitme potansiyeli yüksek 13 - 20 yaş arası gençlerin zevklerini fazlaca gözettiğinden suya sabuna pek dokunmadığından işlediği sert konular, çok boyutluluk ve derinlik ile yetişkinlerin zevklerine mükkemmel bir şekilde hitap eden Kore sineması, defalarca izlenilecek ve unutulmayacak filmler sunuyor.

10 - Piata
3-Iron, Samaritan Girl ve Spring, Summer, Fall, Winter... and Spring gibi güzel Kore filmlerinin usta yönetmeni Ki-duk Kim'un bu en son fılmi bir tefecinin yıllar önce irtibatı kaybettiği annesi olduğunu iddia eden bir kadının birdenbire hayatına girmesi ile şiddet yüklü hayatını gözden geçirmesinin hikayesi. Filmleri birer sanat eseri olan bu yönetmenin hemen her filmini sinema sevenlere tavsiye ederim. Zaten amcamızın ilk 10 listemde 3 filmi var.

9- A Tale of Two Sisters
Bu filmin bir de gereksiz Amerikan yeniden çevrimi var: The Uninvited. Doğaüstü korku sinemasına güzel bir örnek olan filmde psikolojik tedaviden eve dönen 2 kız kardeşin üvey anneleri ile gittikçe gerilen hikayesini anlatıyor. Kim gerçek, kim hayalet, hayalet cidden var mı yoksa düş ürünü mü şaşırıyorsunuz. Neyse daha fazla spoiler vermeden burada keselim.

Pek bilinmeyen bu harika Kore komedisi Güney Kore'li yönetmenlerin bir oturuşta sayabileceğiniz tüm film türlerini tek bir filmde harmanlama yeteneklerine en iyi örneklerden biri. Komedi, savaş filmi, drama, trajedi, aksiyon, sosyal mesaj, hiciv, vs. hepsi bir arada.

1950 yılında Kore savaşı sırasında kendilerini dış dünyadan ve savaştan bir haber küçük bir köyde bulan bir Amerikalı, birkaç Güney Kore'li ve birkaç Kuzey Kore'li askerin öyküsünü anlatan bu film defalarca izlenecek cinsten.

7 - 3-Iron
Seyahat eden insanların geçici bir süre boş duran evlerinde yaşayan genç bir avare ile bir ev kadını arasındaki sıradışı ilişkiyi anlatan bu sıradışı film özellikle ana iki karakterinin hiç diyaloğa girmemesi ile meşhur.

Bir canavar filmi olmasına rağmen karakterleri ve mekanı ile inanılmaz gerçekçi (yönetmen nehri, köprüleri, kanalizasyon sistemini ama herşeyden önce insanlarını ve hikayelerini çok iyi kullanmış) The Host, karakterlerini ayrıntılı işleyişi, birkaç alt metni (politik hiciv de dahil) yan yana rahatsız etmeden akıtışı ile öne çıkan Kore filmlerinden. Bu film ile ilgili izledikten sonra taze taze yazdığım yorumumu ekşiden buraya aktaracağım:
film çok enteresan bir korku filmi. oldukça komik, sıcacık, başrolünde kocaman sentetik bir canavar olmasına rağmen karakterleri ile olsun, mekanı ile olsun inanılmaz gerçekçi (yönetmen nehri, köprüleri, kanalizasyon sistemini ama herşeyden önce insanlarını ve hikayelerini çok iyi kullanmış)ve korkunç mu korkunç. ana konusu basit: han nehrine dökülen toksik atıklar sonucu oluşan bir mutant canavar, karnını doyurmak ve hayatta kalmak amacıyla insanlara saldırıyor. ilk saldırıda, canavarca kaçırılan en küçük bireyleri hyun-seo'yu kaybettiklerini sanan park ailesi, küçük kızın cep telefonu ile kendilerine ulaşarak yardım istemesi üzerine devleti ayağa kaldırıp kızı kurtarmaya çalışıyorlar. fakat insanlara yardım için orda olduğu varsayılan idari, polisiye, askeri ve tıbbi hiçbir kuruma seslerini duyuramayınca kızı kendileri kurtarmak üzere harekete geçiyorlar. 
film insanı derinden etkileyen duygu yüklü sahnelere, başta politik olmak üzere (her ne kadar yönetmen politik hiçbir kaygım yoktu dese de film, böyle bir kaygısı olduğunu açık açık belli ediyor) bir çok çeşit alt metinlere sahip. filmin başında, bir amerikan üstündeki "ben yaptım oldu" tadında ağzında cikleti eksik gerzek amerikan bilim adamı, düşüncesizce, günü geçmiş toksik atıklarını han nehrine boşaltılarak imha edilmesi emrini veriyor (gerçek bir hikayedir. şubat 2000'de seulun göbeğindeki bir abd üstünde mr. mcfarland nehre form aldehit salmış. kore hükümetinin tüm yargılama girişimlerine rağmen abd elemanı koreye vermemiş. kendi topraklarında kendi yasalarını işletemeyen kore hükümeti halktan çok büyük tepki toplamış. olaydan 5 yıl sonra ise mcfarland sonunda mahkemeye çıkarılmış ve suçlu bulunabilmiş. fakat eleman hiç hapis yatmamış) film boyunca kendi tedbirsizliği ve umursamazlığı ile yarattığı canavarı olduğundan da canavarlaştıran ve onu yenmek için mucizevi bir gaz kullanmaya çalışan abd ve resmi kurumlarıyla onun kuklası bir kore devleti izliyoruz (sarı gaz ile ilgili televizyon görüntüleri gerçekten zekice. insanın abdnin gerzekliğine gülesi geliyor ama bu gerzekliğin elindeki muazzam askeri gücü düşününce gülemiyor tabii). 
film boyunca asıl korkutucu olan şey, karnını doyurmaktan ve hayatta kalmaktan başka birşey yapmayan canavardan ziyade, topluma ve bireye hizmet etmesi gereken kurumların korkunç duyarsızlığı, insanların para için yapabilecekleri oluyor. film boyunca, en gerektiği zamanda yardımdan ziyade ayak bağı olmaktan başka bir işe yaramayan bu kurumlardan umutsuzca medet uman aile, en sonunda küçük kızı kurtarmak üzere kendi başlarına harekete geçiyor.
filmde öyle fiyakalı "flaş flaş flaş" haber görüntülerinden aniden sıradan insanların dünyasına geçişler gerçekten çok başarılı.
Kaynak : Gwoemul - Ekşi Sözlük
5 - The Chaser
İzlemesi hiç de kolay olmayan bu film bir seri katil hikayesi. Ama katilin kim olduğunu filmin başından itibaren biliyorsunuz. Film eski polis bir pezevengin kızlarının hep aynı müşteriye gitmesinin ardından kaybolduğunu farketmesi ile seri katili yakalamaya çalışmasının hikayesi. Oldukça iyi bir polisiye ve drama.

4 - Old Boy
Chan-wook Park'ın İntikam Üçlemesinin ikinci ve dünyaca en ünlü filmi Old Boy Oh Dae-su adlı bir arkadaşın bir otel odasında nedenini ve kim tarafından yapıldığını bilmeden 15 yıl hapis yatması ile başlıyor. Sonunda serbest bırakıldığında ise 15 yılını ve hayatını çalan kişi veya kişilerden intikam almak üzere yola çıkan Dae-su'nun hikayesi özellikle finalde rahatsız ve şok edici.

Şiddetin ve intikamın Şekspir vari bir sanatsallıkla işlendiği bu filmi beğendi iseniz serinin ilk filmi Sympathy for Mr. Vengeance (2002) ve Sympathy for Lady Vengeance (2005) filmlerini de izleyin.

Bu film bittikten sonra uzun süre üstünde düşüneceğiniz türden bir film. Ormanlarla çevrili bir gölün üzerinde yüzen bir Budist tapınakta geçen film çocukluğundan yaşlılığına hayatının çeşitli evrelerinden geçen bir rahibin hayatı ile ilgili.

Film değil sanki bir Zen meditasyonu.

2 - Mother
Bong Joon-ho'nın oğlunu ne pahasına olursa olsun hapishaneden uzak tutmak için hemen herşeyi göze alan bir annenin hikayesini anlatan 2009 yapımı Mother (Madeo) filmi tek kelime ile gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri. Filmin başındaki psikopat dansından itibaren film boyuncaki oyunculuğu ile insanın ağzını beş karış açık bırakan anne Kim Hye-ja mı, komedi, drama ve korku öğelerini bir arada mükkemel harmanlayan konusu mu, Bong Joon-ho'nun mükemmel yönetmenliği mi daha iyi bilemeyeceksiniz.

Benim en iyi Kore filmleri listemin uzunca bir süre ilk üçünde duracak bu harika film. Mutlaka izleyin.

Bong Joon-ho'nun sinema klasiği Memories of Murder klasik polisiye tarzına politik hiciv ve komediyi mükemmel bir şekilde harmanlayan ve en önemlisi de insanın umutsuz doğasını izleyeni hüzünden hüzüne salan işleyişi ile sadece gelmiş geçmiş en iyi Kore filmi değil, gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri.

Film ön planda Güney Kore'nin bilinen ilk seri cinayetlerini işliyor. 1986 - 1991 yılları arasında işlenen cinayetleri çözmeye çalışan 2 dedektifi izleyen film Bong Joon-ho'nun sanatsal kamerasının yanında karakterkeri ve mekanları oldukça absürb yanlarından yakalayan hiciv anlayışı ve karakterlerini işleyişi ile ön plana çıkıyor. Bir de arka planda darbe dönemi Kore eleştirini göze batırmadan akıtışı da harika.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder