1 Kasım 2013 Cuma

Şafak Pavey'in Meclis Konuşması

Cumhuriyet Halk Parti Milletvekili Şafak Pavey'in 31 Ekim 2013 tarihindeki Meclis Konuşması Türkiye'nin en çok tartışılan konularından biri oldu. AK Partili dört kadın milletvekili türbanla TBMM Genel Kurulu'na gelmesinin ardından partisi adına söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey'in konuşması oldukça tartışılacağa benziyor. Türkiye'de oldukça yaygın olan ve kendi partisine de oldukça hakim "kendi hakkı için savaşıp başkasının hakkının kısıtlanmasından zerre kadar rahatsız olmayan zihniyete" giydiren Payev'in konuşmasında yer alan "sayın bir vekilin şu sözünü duydum: Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim" bölümü ise polemik yarattı.

Şafak Payev'in bahsettiği milletvekili muhtemelen AKP Kahramanmaraş milletvekili Sevde Bayazıt Kaçar. Bir ropörtajında Kaçar şunları söylüyor:

"(Dönünce) ne yaparız. Ben bir daha açamam. Yani açtığım zaman kendimi kötü hissederim. Çünkü buraya geliyorsunuz, tertemiz oluyorsunuz, yeniden doğmuş oluyorsunuz. Yani sonra bile bile gidip tekrar günah işlemek ..."

Şafak Payev'in sosyal medyada da büyük yankı bulan Meclis Konuşmasını aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz. Sevde Beyazıt Kaçar'ın bahsi geçen videosu da onun altında. Şafak Payev'in konuşmanın tam metni ise videonun altında.

Ama sosyal medyada asıl tartışma yaratan Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'in "başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim" polemiği neticesinde attığı çirkin tweet oldu: "bu ilk yalanı değil.isviçre de 1 çocuğu kurtarmak için mi yoksa kocası terk ettiği için mi o trenin önüne atladı sormak lazım kendisine!"

Sevilay Yükselir sonradan bu tweeti silse de tweetin ekran görüntüleri internette dolanıyor. Şafak Pavey 1996 yılında 19 yaşında iken İsviçre'de tekerlekli sandalyedeki arkadaşını trene bindirmeye çalışırken geçirdiği kaza sonucu sol kol ve bacağını kaybetmiş ve hemen ardından da o zamanki kocası tarafından terkedilmiş. Bazı yerlerde bu hikaye Şafak Payev 17 yaşındaki bir genci ölümden kurtarmaya çalışırken trenin altında kaldı diye aktarılmış ve Sevilay Yükselir bunu referans alıyor besbelli ama ben Şafak Payev'in bir ropörtajında tekerlekli sandalyedeki arkadaş şeklini okumuştum, hayat kurtarma şeklini değil.

Her ne kadar Sevde Beyazıt Kaçar'ın bahsi geçen videosundan ben Şafak Payev'in aktardığı "Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim" yorumunu oldukça zorlama ve provokatif bulsam da Sevilay Yükselir'in çirkin tweetini kesinlikle haklı çıkaracağını düşünmüyorum.




Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.


Şafak Pavey'in Meclis Konuşmasının Tam Metni

Sayın başkan, değerli milletvekilleri,

Size bu konuşmayı; her şeyin yasak olduğu genel kurulda yapıyorum ... ortalama yaşın 50 olduğu bir mecliste su içmenin dahi yasak olduğu bir genel kurulda çalışıyoruz. Yaşlı haklarının, hasta haklarının bile düşünülmediği bir genel kuruldan söz ediyorum.

Turist olarak bile gitmediğiniz coğrafyalarda, Afganistan’da, Yemen’de, İran’da, yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak yapıyorum. Mecliste pantolon giymesi, bir erkek vekil tarafından engellenmiş, bir kadın vekil olarak yapıyorum. Olmayan bacağı, erkekler tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum. Ve artık AKP'nin başı açık vitrin vekillerinin; emanet oyları, gerçek sahibelerine geri verme zamanının gelip çattığını düşünüyorum.

AKP’yi iktidara taşımış asıl kadınlarının meclis koltuklarını almalarının hakları olduğuna inanıyorum. Elbette ülkemde sekülerizmin geleceği ile ilgili muazzam endişelerim var. Ama kaygım türbanla, kırmızı ruj arasına sıkıştırılmış semboller değildir.

Demokrasi paketinde aynı ideolojiyi paylaşan erkek polis doğal karşılanırken; türbanlı kadın polise yasak gelmesine çok şaşırmıştım. Daha vahim bir cinsiyet ayrımcılığı olabilir mi? Ben polisin başındaki türbandan değil, bana vaat ettiği şiddet geleceğinden korkarım.

Meclis'te, Cemevi açmak için Diyanet'ten fetva isteyen anlayıştan korkuyorum. Yani bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum.

Kadın özgürlüklerinden asla korkmam. Söylemek isterim ki; özgür bir hayat çok yavaş kurulur ama çok hızlı yıkılır. Tam da bu nedenle, çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını. Birçok kadın inanarak örtünürken, birçok kız kendilerini kontrol eden aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar.

Clinton, 2007 de “kadın değişirse, gelecek de değişir” demişti. Hatta Emine Erdoğan o kadar beğenmiş olmalı ki; geçenlerde konuşmasında kullandı. Sosyal özgürlük alanlarımız, geleceğimizden çalınarak, birer birer imha ediliyor. Beş yaşında örtülen, on beş yaşında evlendirilen kızlarımıza bakalım. Geleceğimiz gerçekten kadınlarımızın hali üstünden, berbat bir şekilde değişiyor. Biz kültür olarak hiç önemsemeyiz ama her özgürlük aynı zamanda büyük bir sorumluluktur ...

Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük; mesela, ülkemin neden, kadın hakları konusunda dünyanın yüz yirmincisi olduğunu anlatmalarını bekliyorum. Neden, 57 islam ülkesindeki toplam kadın hakları ortalamasının, tek başına birleşmiş milletlerde bile yer alamayan Tayvan seviyesine erişemediğini açıklamalarını bekliyorum.

Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen, dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu kadın vekillere emanettir.

Artık, türbanı bir insan hakları ihlalinden, bir insan hakları kazanımına dönüştürmek, onların sorumluluğudur... İnanç özgürlüğünün en büyük güvencesi, geleceğimizi dini rehberlikle kontrol etmek değil, kusursuz bir sekülerizmdir.

Ne demek istediğimi, seküler Norveç’te doğup, ülkemde vekil olanlar anlayacaktır. Umarım ortak geleceğimize inanıyorlarsa hukuk ve sekülerizmin neden elzem olduğunu taraftarlarına anlatırlar. Lütfen hatırlayın, Ortadoğu da bizim seküler toplumumuz tek taş pırlanta gibi ışıldıyordu.

Oldukça merak etiğim bir ayrıntı var. inanç gösteri için kullanılabilir mi? Büyük bir ruh temizliğinden doğan muhteşem bir tevazu ile yaşanması emredilmiyor mu?

Buraya gelmeden önce, türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım. Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime kullandıklarına rastlayamadım. kendi inanç özgürlüklerine gösterdikleri hassasiyeti, ruhban okulu, azınlık okulları, cemevleri, bir inanç biçimin murdar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında göremedim.

Mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki fikirlerini de bilmiyorum.

Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum:  “Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim.” Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?`

Görülüyor ki bir arada yaşama efsanemiz çökmüş. Kibirden küfelik olmuşsanız, size benzemeyenin çığlığını nasıl duyacaksınız?

Bir taraf, bir arada yaşamanın yolunu ararken; öbürü sindirmek, dönüştürmek, özgürlüklerini birer birer yok etmek istiyorsa; bizi yok ettiğinizde; gelecek olimpiyat tanıtımına kimi koyacaksınız?

Biz sivas’ta yakılan, gezi de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız. Ama her nasılsa kronik mağdur sizsiniz. Azınlığın çoğunluğu ezmesi sürdürülemez. ama çoğunluğun azınlığı ezmesi sürdürülebilirdir. Gerçekten bu ülkeyi korkunç bir akıbete sürüklemekten kaçınmaya niyetliyseniz; adaletle öç almak arasındaki farkı en kısa zamanda öğrenmelisiniz.

Türkiye Cumhuriyetinin gelmiş geçmiş en otoriter hükumeti nasıl oldu da, birkaç dakikasını almayacak olan iç tüzük değişikliğini yapmadı. Acaba planladığı gösterinin kavgaya dönüşmesini hayal ederek kazanacağı politik kar mı cazip geldi?

Bunu bilemiyorum ama bir kanun yapıcı olarak ben iç tüzük değişmeden asla pantolon giymeyeceğim. Bizden çatışma bekleyenler için altını çiziyorum: biz çatışmıyoruz, var olmak için direniyoruz.

Tarihe dönüp bakarsanız hepimizi neyin beklediğini göreceksiniz. Kendi yarattığınız radikal canavarın sizi de teslim almasını; sadece bizim var olma mücadelemiz önleyebilir.

Bundan sonrasını arif olanlara bırakıyorum...

Şafak Pavey Kimdir?
Gazeteci Ayşe Önal'ın kızı olan Şafak Pavey, 30 Temmuz 2012 tarihi itibariyle Cumhuriyet Halk Parti Merkez Yönetim Kurulu'nda Doğa Hakları ve Sosyal Poltikalardan sorumlu Genel Başkan yardımcılığı görevini yürütmektedir.

1 yorum: