11 Kasım 2015 Çarşamba

Phuket ucuz uçak bileti

Tayland'ın tropik turizm cenneti Phuket Adası her geçen yıl Türkiye'den daha fazla turisti kendine çeken bir tatil merkezi. Tayland'ın Türkiye pasaportu açısından vizesiz ülkeler kategorisinde olması, doğal güzellikleri, en zengininden en fakirine, en ailesinden en gece hayatı meraklısına geniş yelpazede turiste hitap etmesi gibi etkenlerin yanında bir kez vardıktan sonra otellerin ve alışverişin genelde ucuz olması ile de oldukça popüler bir yer Phuket.

Phuket tatilinin en pahalı kısmı kuşkusuz Phuket uçak bileti. Eğer Phuket'e ucuz uçak bileti arıyorsanız birkaç tavsiye vereceğiz bu yazımızda.

Türkiye'den Phuket'e gidenlerin hemen hemen tamamı Bangkok aktarmalı olarak Phuket'e gidiyor. Ama bu tek seçeneğiniz değil. Phuket'e sadece 1 - 2 saat uzaklıktaki Singapur ve Kuala Lumpur aktarması da bir seçenek. Örneğin Singapore Airlines İstanbul'dan Phuket'e direk uçuyor. Buradan ise ya Singapore Airlines'ın kendisi ile ya da ucuz alt şirketleri ile (Scoot veya Tigerair) aktarmalı olarak Phuket'e varabilirsiniz. Bu ayakları da tek bilette almanız mümkün.

İstanbul - Kuala Lumpur - Phuket uçuşu da bir diğer alternatifiniz. Aslında Kuala Lumpur Phuket'e Bangkok'tan daha yakın o nedenle uçuş bir miktar daha kısa. Kuala Lumpur'dan Phuket'e AirAsia ile uçma şansınız var ki çok yakın bir zamanda meydana gelen ölümlü kazaya rağmen AirAsia hala bölgenin en güvenli havayollarından biri.

Diğer ucuz ve oldukça rahat bir seçeneği de Katar Havayolları sunuyor. Katar Havayolları Doha'dan Phuket'e direk uçuyor. Böylece İstanbul Atatürk, İstanbul Sabiha Gökçen ya da Ankara'dan Doha aktarmalı Phuket'e uçabilirsiniz. Bu altenatifin rahatlığı ise aktarmayı sonda 10 - 12 saatlik uçuşun sonunda değil başta yapmanız. Ama Doha'da ne kadar bekleyeceğiniz de önemli.  
9 Kasım 2015 Pazartesi

Tarihi yeniden ve daha iyi yazmak zor degil

Vietnam'a, daha doğrusu Ho Chi Minh City'ye, ilk 2006 yılında ayak bastım. Ve bu şehirdeki en önemli turist atraksiyonları olan Vietnam Savaşı (Vietnamlılar bu savaşa Amerikan Savaşı derler) temalı yerleri de ilk 2006'da gezdim. Hala bir miktar sosyalist propoganda koksa da bizim genelde 70lerin sonunda ve 80lerde yapılan Vietnam Savaşı konulu başyapıtlardan bildiğimiz savaşı o filmlerde birer figuran olan insanların perspektifinden yansıtması açısından mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler buralar. Bunlardan en ilginci de kuşkusuz şehrin merkezi Saygon'da bulunan War Remnants Museum (Savaş Kalıntıları Müzesi).

Müzede sergilenen materyal normal bir insanı duygusal olarak yıkacak şiddette. Ben şahsen My Lai Katliamı ve Agent Orange ile ilgili bölümlerde hüngür hüngür ağlayanlar gördüm ki ben de hüngür hüngür ağladıydım.

Müzeyi bu yazıya odak yapmamın sebebi de o zaman Türkiye'de son sürat devam eden askeri vesayet - sivil iktidar kavgasının da etkisi ile devletin vatandaşına yaptığı endoktrinasyonun sadece birkaç dokunuşla nasıl 180 derece değişebileceğinin ilginç bir örneği olarak beni derinden etkilemesi idi. 1990lı yılların ortalarına kadar eski adı "The house for displaying war crimes of american imperialism and the puppet government [of south vietnam]" (Amerikan Emperyalizminin ve Onun Kukla Hükümetinin (Güney Vietnam) Savaş Suçları Sergisi" olan bu müzede sadece Amerikanın zalim, işgalci ve gaddar teması varmış. Burayı gezen bir öğrencisi mutlaka o kadar vahşetten sonra daha bir Amerikan nefreti ile çıkıyormuş müzenin kapısından.

Vietnam Saygon'daki War Remnants Museum
Bugün ismi Savaş Kalıntıları Müzesine çevrilen bu binada o materyal hala aynen var. Ama değişen sadece binanın ismi değil. 2 ya da 3 duvar daha eklenmiş sergiye. Toplasan iki bilemedin üç düzine ek materyal. Ama içerik çok önemli. Burada Vietnam Savaşı sırasında Amerika'da savaşı protesto edenler var, Doğum Günü Dört Temmuz var, Kent State Üniversitesi'nde Kamboçya Seferini protesto ederken Milli muhafızlar'ın kurşunları ile ölen silahsız öğrenciler var. Eskiden müzede sadece    William Calley komutasındaki askerlerin yaptığı katliamlar varmış ama bugün  bu katilleri silahla tehdit ederek (savaş sırasında kendi üstleri komutana silah çekmek gibi ağır cezası olan bir hareketle) daha fazla sivilin hayatını kurtaran Hugh Thompson ve Glenn Andreotta gibi kahramanların hikayesi de var.

Sonuçta 20 yıl öncesindeki yaşıtlarının aksine bugün bu müzeyi gezen Vietnamlı öğrenciler dünyanın yarısına kin ve nefretle bakacak şekilde doldurulmuyor. Sadece birkaç basit dokunuşla.

Yurtdışında calışmak için ne yapmalı?

Bu yazıyı ne zamandır yazacaktım ama bir türlü vaktim olmuyordu. Son 13 yıldır hemen her seçimden sonra olduğu gibi 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra da toplumun yaklaşık yüzde 20 - 25'ini oluşturan ve neredeyse blok halinde CHP'ye oy veren kesimin geleneksel "Aziz Nesin'i Anma ve Türkiye'den S.tir Olup Gitme" haftasının başlaması vesilesi ile yazıyı geciktirmemeye karar verdim.

Bu Türkiye'den S.tir Olup gitme sözü bana ait değil, Eksi Sözlük gibi içeriği çoğunlukla bu tayfadan yazarlardan oluşan sitede Türkiye'den siktir olup gitmek diye her AKP seçim zaferinden sonra entry girişi şahlanan bir başlık var. Dediğim gibi başlığın 1 Kasım 2015 AKP zaferi ertesinde şahlanması vesilesi ile yıllar önce (2007 yılında) Türkiye'den göçmüş (nedeni AKP falan değil) biri olarak ben de bu konuda benden daha gençlere birkaç tavsiye vereyim dedim. Zira orada gördüğüm kadarıyla yurtdışında yaşamak için ne yapmalı, yurtdışında nasıl yaşanır, nasıl iş bulunur konusunda kendini eğitimli sanan kesimin bile bayağı bir tavsiyeye ihtiyacı var. Yıllardır yurtdışında yaşayan ve birçok eski okul v e iş arkadaşı yurtdışında olan biri olarak bu konuda faydalı ve ayakları yere basan tavsiyeler verebileceğimi düşünüyorum.

Öncelikle, yurtdışında çalışmak ve yaşamak isteyenlerin iyi derecede İngilizce bilmesi hemen hemen şart. Zira ülke sınırlarının üzerinde pek engelleyici olmadığı CVlerin ortak özelliklerinden en dikkat çekeni iyi derecede ingilizce. Gerçi eğer ilelebet Türkiye'de yaşayacaksanız da bence İngilizce elzem ama zorunluluk değil. O nedenle siz siz olun "ya 10 yıldır yurt dışında yaşamak istiyorum ama ingilizcem yok ondan bir türlü bu hayalimi hayata geçiremedim" diye akıl almaz şeyler yazan arkadaşlardan olmayın, İngilizce öğrenin. İngilizce kolay bir dil, yeterince İngilizce'yi en fazla 1 - 2 senede öğrenebilirsiniz, hele de bu internet devrinde.

Şimdi yurt dışında çalışma hayalini nasıl gerçekleştireceğiniz konusunda tavsiyelerimize gelelim :

- Eğer yurtdışında hatrı sayılır bir ofisi olan bir şirkette (Türkiye'deki  Çok Uluslu Şirketler gibi) çalışır ve yurt dışındaki ofiste çalışmayı hedeflerseniz, bunu pekala başarabilirsiniz. Ve bunun için illa devasa bir Çok Uluslu Şirkette de çalışmanız gerekmez. Örneğin ben toplam çalışanı 20yi geçmeyen ama Türkiye hariç 2 ülkede daha ofisi olan bir şirket ile ilk defa yurt dışında çalışmaya başladım. Benden sonra aynı teknoloji şirketi sayesinde 5 iş arkadaşım da bugün yurt dışındalar. Yurt dışı merkezli çok uluslu şirketlerin Türkiye ofislerinde çalışarak o şirketlerin yurt dışı ofislerine kaymış ve yurt dışında on yıla yakındır yaşayan onlarca insan sayabilirim.

- Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, Bilkent Üniversitesi ve daha bir düzine en iyi üniversitelerin yurt dışı bağlantıları sayesinde bu üniversitelerde okursanız, yurt dışına çıkıp orada yaşamak çok daha kolay. Eğer daha üniversiteye gitmiyor iseniz tercihinizi yaparken üniversitenin bu konuda nasıl bağlantılı olduğunu da araştırın.

- Yurtdışı deyince Türkiye'de insanların aklına genelde sadece Amerika ve Avrupa geliyor. Ama bugün yurt dışında olup da hem yaşam standartları, hem de ekonomik durumu Türkiye'den çok daha iyi olan birçok ülke var. Japonya, Kore, Avustralya, Tayvan, Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri (Dubai özellikle) ilk akla gelenler. Tokyo, Singapur, Hong Kong örneğin dünyanın en güvenli şehirleri ve cıvıl cıvıl, renkli ve zengin bir hayata sahipler. Türk Lirası ile maaşlar 15,000 TL ve üstü gibi rakamlara kolayca ulaşırken, Avrupa'daki gibi yüksek vergiler olmadığından oldukça iyi kazanma şansınız var. Seçeneklerinizi kısıtlamayın ve bu ülkeleri de hedefe koyun.

Henüz mezun olmadı iseniz mesela Singapore Work Holiday Programme gibi programlardan yararlanabilirsiniz.

- Yurtdışına yaşama konusunda avantaj sağlayan bir diğer faktör de yerel dili bilmek. Örneğin ben Türkiye'de Japon Dili ve Edebiyatı, Kore Dili gibi yerlerden mezun olmuş ve bugün Kore'de, Tokyo'da vs. yaşayan insanlar biliyorum. Gerçi yerel dil bilmeniz lazım deyince bunun pratik anlamı aslında hem yerel dil hem de İngilizce çoğu zaman.

-  Eğer nitelikli iş gücü kapsamına giriyorsanız Almanca. Almanya'nın yıllardır uygulamada bulundurduğu ama Almanca bilme koşulu nedeniyle bir türlü istediği sayılara ulaşamadığı bir program var. İyi ki de Almanca zorunluluğu var yoksa Türkiye'den aldığınız "nitelikli" eğitim, Almanya'da çalışmaya can atan diğer dünyalıların kaymağı ile rekabet edemeyeceğinden şansınız olmazdı ama eğer oturur Almanca öğrenirseniz, Almanya'da çalışmaya başlayarak yurtdışı hayalinizi gerçekleştirebilirsiniz. Bilmeyenler için olay şu : Mavi Kart.

- Yurtdışında evlenmek. Şaka değil, bu şekilde yurtdışına çıkan binlerce insan var. Mantık evliliğinden bahsetmiyorum, ciddi, mutlu ve oldukça güzel evlilikler bunlar. Benim bildiklerimin hepsi internette başlamış ilişkiler ama bugün 10 yılını devirmiş birbirinden güzel Türk - Çin, Türk - Malay, Türk - Hint, Türk - Japon, vs. melezi çocuklarla devam eden evlilikler. 

Karoshi nedir?

Japonlar'ın dünya kelime haznesine kazandırdıkları karoshi "çok çalışmaya bağlı ani ölüm" demek. Strese bağlı ani kalp krizi veya beyin kanaması şeklinde görünüyor. İlk vaka 1969 yılında Japonya'nın en büyük gazete dağıtım şirketinde çalışan 29 yaşındaki bir erkek çalışanda ani beyin kanaması olarak görülmüi fakat 1980li yıllarda daha henüz orta yaşlarındaki üst düzey yöneticilerin peşi sıra, daha önceden hiçbir hastalık belirtisi göstermeden ani ölümlerine kadar kimse bunu çalışma ile ilişkilendirmemiş.

Şu örneklere bakılırsa bu iş sebepli sebebi anlaşılabilir:

-  Bay kanameda. ölüm yaşı: 34. Medikal  Ölüm sebebi: Ani kalp krizi resmi ölüm sebebi: Bir meze üreticisinde haftada 110 saat (haftada ayda değil!) çalıştırılmak

- Bir otobüs şoförü. ölüm yaşı 37. medikal  ölüm sebebi: beyin kanaması. resmi ölüm sebebi: Yılda 3000 saatin üzerinde çalıştırılmak

- Bay Miyazaki ölüm yaşı 58. yılda 4320 saat, gece yarısına kadar çalışıyorken...

- Bir ay içinde 5 kere kesintisiz 34 saatlik nöbetler verilen 22 yaşında bir hemşire.

- Büyük bir bankada çalışan ve yasadışı olarak ayda 50 saat ekstra çalıştırılan 29 yaşında bir kadın.

karoshi "çok çalışmaya bağlı ani ölüm"
Daha uzayıp giden bu liste için http://www.bekkoame.ne.jp/i/karoshi/english/e-index.htm adresine bakabilirsiniz. Fiziksel olarak tükenmenin yanında ruhsal streste karoshi ölümlerine yol açabilir. Fakat iş stresi yüzünden intihar etmek karoshi kapsamına girmez, bunun karşılığı karōjisatsu'dur.

Carlos Castaneda kimdir?

25 aralık 1925 (peru) - 27 nisan 1998 (los angeles) arasında yaşamış olan ABD'li antropolog. Kendisi 1931 yılının Noelinde Brezilya'da doğduğunu iddia etse de göçmen bürosu kayıtlarında 1925 Aralık ayı Peru doğumlu olduğu kayıtlıdır.

Carlos Castaneda Amerika Birleşik Devletler'ine 1950'lerin başında geldi, 1957 yılında ise Amerikan vatandaşlığa geçti. 1960 yılında `Don Juan Matus` adlı bir `yaqui` şamanı ile karşılaştığını iddia etti. Don juan ile geçirdiği 11 uzun yılı ve Don Juan'ın öğretisini anlatan 12 adet kitap yazdı ve dünyaca üne kavuştu, kitapları 17 dilde 8 milyondan fazla sattı. Castaneda ayrıca Don Juan'ın yerine nagual olarak seçildiğini de iddia etti. Castaneda'nın eserleri `paranormal` deneyimlerini, şamanların kullandığı psikolojik teknikleri, tolteklerin sihirli ritüellerini ve psikoaktif bir uyuşturucu olan `peyote` deneyimlerini içerir.

Carlos Castaneda'nın kitaplarında bahsi geçen olayların birçoğu doğaüstü olduğu için ilk başta ciddiyetle okunmasa da zamanla değeri anlaşılacak önemli mesajlar içerir. Eğer okumaya niyetlenirseniz önceden kesinlikle Victor Sanchez'in  Don Carlos'un Öğretileri kitabını okuyun. Sanchez'in kitabında yaqui kızılderililerinin felsefesi çok güzel özetleniyor.

Bir diğer bir alternatifiniz de Carlos Castaneda'dan oldukça önemli ölçüde etkilendiğini her fırsatta belirten Doğan Cüceloğlu'nun Savaşçı (Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin) adlı kitabıdır.

İmkanınız varsa kesinlikle ingilizce asıllarını okuyun, genelde Nevzat Erkmen'in çevirileri o kadar matah değil. Carlos Castaneda Kitaplarının geniş özetleri için http://www.prismagems.com/castaneda/ adresine bakabilirsiniz.  Türkçe bilgi için ise http://www.carloscastaneda.net var.

Michel Foucault kímdir?

1926 yılında doğan ve 25 Haziran 1984'te AIDSten ölen Fransız filozof. İktidar ve bilgi arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin yarattığı sosyal kontrol yapılarını irdeleyen çalışmaları ile ünlenmiştir. Burada ansiklopedik bilgi vermek istemiyorum zira bu tür bilgileri her yerde bulabilirsiniz.

Foucault çalışmalarında son üçyüz yıldır insanların içinde yaşadığı toplum tipinin ipliğini pazara sürme iddasındadır.

Foucault'a göre geçtiğimiz üçyüz yıldır `disiplin toplumu` denilen toplumlarda yaşamaktaydık. Disiplin toplumları insanları kapalı mekanlara tıkarak, orada mekana bir düzen içinde yayarak ve zaman dilimlerini düzenleyerek, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazla üretken bir düzen yaratmaktadır. örneğin birey okula kapatılır, sıralara yayılır ve saat saat yapacakları planlanır. Böylece bireyin enerjisinin, kendi doğal yaşamını, duygularını ve arzularını gerçekleştirmek gibi lüzumsuz(!) işlerde heba olması önlenir, bu enerjinin egemenlere harcanması garanti altına alınır.

Disiplin toplumlarında birey hayat boyu başlangıç modelleri hapishane olan bu kapalı mekanlardan birinden çıkıp birine girer (önce "aile", sonra "okul", sonra "kışla", sonra "fabrika", arada bir "hastane", muhtemelen "hapishane", eğer tamamen üretimsiz hale gelmişse "tımarhane").

Foucoult, postmodernizm deyince ilk akla gelen isimlerden biridir. Kendisi, Derrida ve Lacan'ın aksine okunabilir biridir maalesef. Maalesef diyorum zira düşünce tembeli kafalara çok güzel gelen yazıları, maalesef tipik Marksist kızgınlığın, daha modern soslu bir versiyonlarından başka birşey değildir.

Bu eleman, içinde yaşadığı ve dünyaya eşi benzeri görülmemiş hızda refah getiren, bugün bizleri otomobil, klima, aşı, antibiyotik, sinema, vb. sayısız lükse boğan sistemi tek bir şükran kırıntısı olmadan eleştirir de eleştirir. Tamam, sistemin kötü yönlerini inkar etmiyoruz ama bu adamın yazılarındaki kadir bilmezlik gerçekten insanı çileden çıkarır.

Foucoult, Fransa'dan çıkan her türlü düşünce gibi Fransız çöplüklerine aittir. Ama maalesef kendisi şu an özellikle üniversitelerdeki postmodern düşünceyi önemli ölçüde etkilemiştir. Size tavsiyem, Foucoult ile kafanızı bulandırmayın.